question
stringlengths 2
476
| answers
list | title
stringlengths 4
104
| id
int64 0
14.2k
| context
stringlengths 31
11.1k
|
---|---|---|---|---|
Fatih Gökmen'in 1868'de göreve başladığı kurumun adı nedir? | [
{
"answer_start": 57,
"text": "Rasadhâne-i Âmire"
}
] | Fatih Gökmen | 10,300 | 1910'da dönemin Maarif Nâzırı Emrullah Efendi tarafından Rasadhâne-i Âmire'nin müdürlüğüne atandı. Rasathane-i Âmire, 1868'den beri görev yapmaktaydı ve 1909'daki 31 Mart Olayları sırasında binası ve âletleri tahrip edilmişti. Fatin Gökmen, yeniden kurulması istenen gözlemevinin yeri için incelemeler yaptı ve rasathaneyi İcadiye Tepesi'nde kurmaya karar verdi. Eski rasathane gibi meteoroloji istasyonu seviyesinde bir gözlemevi yerine Belçika'daki Uccle Kraliyet Gözlemevi gibi bir astronomi ve jeofizik gözlemevi olması için gerekli binaları yaptırıp âletleri satın aldırdı; böylece bugün de faaliyet hâlinde bulunan Kandilli Gözlemevi'nin temelleri atıldı. Fransız Meteoroloji Birliği aracılığıyla getirtilen ve birinci sınıf bir meteoroloji istasyonunda kullanılan âletlerle 1 Temmuz1911 tarihindeh itibâren sürekli ve düzenli bir biçimde meteorolojik unsurların ölçüm ve kayıtlarını başlattı. Ancak savaşlar yüzünden rasathane Cumhuriyet’e kadar esaslı bir görev yerine getiremedi. Sadece bazı meteorolojik çalışmalar yapıldı ve memleket saat ayarı basit aletlerle belirlenerek bazı kurumlara bildirilmeye başlandı.
|
Fatih Gökmen hangi olayların sonucunda gözlemevinin yeniden kurulmasını istemiştir? | [
{
"answer_start": 163,
"text": "31 Mart Olayları"
}
] | Fatih Gökmen | 10,301 | 1910'da dönemin Maarif Nâzırı Emrullah Efendi tarafından Rasadhâne-i Âmire'nin müdürlüğüne atandı. Rasathane-i Âmire, 1868'den beri görev yapmaktaydı ve 1909'daki 31 Mart Olayları sırasında binası ve âletleri tahrip edilmişti. Fatin Gökmen, yeniden kurulması istenen gözlemevinin yeri için incelemeler yaptı ve rasathaneyi İcadiye Tepesi'nde kurmaya karar verdi. Eski rasathane gibi meteoroloji istasyonu seviyesinde bir gözlemevi yerine Belçika'daki Uccle Kraliyet Gözlemevi gibi bir astronomi ve jeofizik gözlemevi olması için gerekli binaları yaptırıp âletleri satın aldırdı; böylece bugün de faaliyet hâlinde bulunan Kandilli Gözlemevi'nin temelleri atıldı. Fransız Meteoroloji Birliği aracılığıyla getirtilen ve birinci sınıf bir meteoroloji istasyonunda kullanılan âletlerle 1 Temmuz1911 tarihindeh itibâren sürekli ve düzenli bir biçimde meteorolojik unsurların ölçüm ve kayıtlarını başlattı. Ancak savaşlar yüzünden rasathane Cumhuriyet’e kadar esaslı bir görev yerine getiremedi. Sadece bazı meteorolojik çalışmalar yapıldı ve memleket saat ayarı basit aletlerle belirlenerek bazı kurumlara bildirilmeye başlandı.
|
Fatih Gökmen'in kurduğu Kandilli Gözlemevine aybaşlarını hesaplama görevi ne zaman verilmiştir? | [
{
"answer_start": 170,
"text": "1925 yılı sonlarında"
}
] | Fatih Gökmen | 10,302 | 1926 başına kadar resmi takvim olarak kullanılmış olan Hicri kameri takvimin aybaşları tespitini bilimsel esaslara dayandırmak üzere çalışmalar yaptı; girişimleri sonucu 1925 yılı sonlarında çıkan bir kanunla Kandilli Rasathanesi hicri-kameri aybaşlarını hesapla görevlendirildi. |
Fatih Gökmen incelediği kitapların tasvirlerini yazdığı kitabı hangi kitaplığa devretmiştir? | [
{
"answer_start": 516,
"text": "Süleymaniye Kitaplığı'na"
}
] | Fatih Gökmen | 10,303 | Bütün ömrünü rasathaneyi geliştirmeye adayan bilim adamının Almanya'dan getirterek on beş yıllık bir çabayla 1935 yılında yerine monte ettirdiği 20 milimetrelik Zeiss marka teleskop ve ömrü boyunca topladığı matematik ve astronomi ile ilgili eserlerden oluşan kitaplık, bugün de büyük bir önem taşımakta ve araştırmacılar tarafından yoğun bir biçimde kullanılmaktadır. Kendisi, kütüphanedeki bütün kitapları incelemiş ve tavsiflerini tek tek birer kağıda yazıp ilgili kitabın içine koymuştur. Kitaplarını daha sonra Süleymaniye Kitaplığı'na devretmiştir. |
Fatih Gökmen'in Almanya'dan getirterek monte ettirdiği hala kullanılmaya devam edilen teleskopun markası nedir? | [
{
"answer_start": 161,
"text": "Zeiss"
}
] | Fatih Gökmen | 10,304 | Bütün ömrünü rasathaneyi geliştirmeye adayan bilim adamının Almanya'dan getirterek on beş yıllık bir çabayla 1935 yılında yerine monte ettirdiği 20 milimetrelik Zeiss marka teleskop ve ömrü boyunca topladığı matematik ve astronomi ile ilgili eserlerden oluşan kitaplık, bugün de büyük bir önem taşımakta ve araştırmacılar tarafından yoğun bir biçimde kullanılmaktadır. Kendisi, kütüphanedeki bütün kitapları incelemiş ve tavsiflerini tek tek birer kağıda yazıp ilgili kitabın içine koymuştur. Kitaplarını daha sonra Süleymaniye Kitaplığı'na devretmiştir. |
Ulusal Metroloji Enstitüsü nerede bulunmaktadır ? | [
{
"answer_start": 766,
"text": "TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi'nin Gebze'deki kampüsünde"
}
] | Ulusal Metroloji Enstitüsü | 10,305 |
Gümrük Birliği Kararı ve DTÖ anlaşması ile Türk ihraç ürünlerinin pazarlandıkları ülkelerde geçerli olan kural ve standartlara uygunluğunun belgelenmesi büyük önem kazanmıştır. Bu işlemin en önemli aşaması, üretim sırasında ve sonrasında yapılan ölçümlerin uluslararası geçerliliğinin sağlanmasıdır. Bir ülkede yapılan test, analiz ve kalibrasyon gibi ölçümlerin uluslararası alanda kabul görmesi, o ülkede faaliyet gösteren ölçme sisteminin diğer ülkelerce tanınmasına bağlıdır.
Türkiye, dünyadaki gelişmelere uygun olarak ölçme alanındaki faaliyetleri koordine etmek ve Türkiye'de yapılan ölçümleri güvence altına alarak uluslararası sisteme entegrasyonunu sağlamak amacıyla 1992 yılında TÜBİTAK bünyesinde Ulusal Metroloji Enstitüsü'nü (UME) kurmuştur. UME, TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi'nin Gebze'deki kampüsünde faaliyet göstermektedir. |
UME hangi kuruma bağlıdır ? | [
{
"answer_start": 695,
"text": "TÜBİTAK"
}
] | Ulusal Metroloji Enstitüsü | 10,306 |
Gümrük Birliği Kararı ve DTÖ anlaşması ile Türk ihraç ürünlerinin pazarlandıkları ülkelerde geçerli olan kural ve standartlara uygunluğunun belgelenmesi büyük önem kazanmıştır. Bu işlemin en önemli aşaması, üretim sırasında ve sonrasında yapılan ölçümlerin uluslararası geçerliliğinin sağlanmasıdır. Bir ülkede yapılan test, analiz ve kalibrasyon gibi ölçümlerin uluslararası alanda kabul görmesi, o ülkede faaliyet gösteren ölçme sisteminin diğer ülkelerce tanınmasına bağlıdır.
Türkiye, dünyadaki gelişmelere uygun olarak ölçme alanındaki faaliyetleri koordine etmek ve Türkiye'de yapılan ölçümleri güvence altına alarak uluslararası sisteme entegrasyonunu sağlamak amacıyla 1992 yılında TÜBİTAK bünyesinde Ulusal Metroloji Enstitüsü'nü (UME) kurmuştur. UME, TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi'nin Gebze'deki kampüsünde faaliyet göstermektedir. |
UME hangi tarihte kurulmuştur ? | [
{
"answer_start": 682,
"text": "1992"
}
] | Ulusal Metroloji Enstitüsü | 10,307 |
Gümrük Birliği Kararı ve DTÖ anlaşması ile Türk ihraç ürünlerinin pazarlandıkları ülkelerde geçerli olan kural ve standartlara uygunluğunun belgelenmesi büyük önem kazanmıştır. Bu işlemin en önemli aşaması, üretim sırasında ve sonrasında yapılan ölçümlerin uluslararası geçerliliğinin sağlanmasıdır. Bir ülkede yapılan test, analiz ve kalibrasyon gibi ölçümlerin uluslararası alanda kabul görmesi, o ülkede faaliyet gösteren ölçme sisteminin diğer ülkelerce tanınmasına bağlıdır.
Türkiye, dünyadaki gelişmelere uygun olarak ölçme alanındaki faaliyetleri koordine etmek ve Türkiye'de yapılan ölçümleri güvence altına alarak uluslararası sisteme entegrasyonunu sağlamak amacıyla 1992 yılında TÜBİTAK bünyesinde Ulusal Metroloji Enstitüsü'nü (UME) kurmuştur. UME, TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi'nin Gebze'deki kampüsünde faaliyet göstermektedir. |
Ulusal Metroloji Enstitüsü neden kurulmuştur ? | [
{
"answer_start": 494,
"text": "dünyadaki gelişmelere uygun olarak ölçme alanındaki faaliyetleri koordine etmek ve Türkiye'de yapılan ölçümleri güvence altına alarak uluslararası sisteme entegrasyonunu sağlamak amacıyla"
}
] | Ulusal Metroloji Enstitüsü | 10,308 |
Gümrük Birliği Kararı ve DTÖ anlaşması ile Türk ihraç ürünlerinin pazarlandıkları ülkelerde geçerli olan kural ve standartlara uygunluğunun belgelenmesi büyük önem kazanmıştır. Bu işlemin en önemli aşaması, üretim sırasında ve sonrasında yapılan ölçümlerin uluslararası geçerliliğinin sağlanmasıdır. Bir ülkede yapılan test, analiz ve kalibrasyon gibi ölçümlerin uluslararası alanda kabul görmesi, o ülkede faaliyet gösteren ölçme sisteminin diğer ülkelerce tanınmasına bağlıdır.
Türkiye, dünyadaki gelişmelere uygun olarak ölçme alanındaki faaliyetleri koordine etmek ve Türkiye'de yapılan ölçümleri güvence altına alarak uluslararası sisteme entegrasyonunu sağlamak amacıyla 1992 yılında TÜBİTAK bünyesinde Ulusal Metroloji Enstitüsü'nü (UME) kurmuştur. UME, TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi'nin Gebze'deki kampüsünde faaliyet göstermektedir. |
Yapılan ölçümlerin geçerli olması neye bağlıdır ? | [
{
"answer_start": 400,
"text": "o ülkede faaliyet gösteren ölçme sisteminin diğer ülkelerce tanınmasına"
}
] | Ulusal Metroloji Enstitüsü | 10,309 |
Gümrük Birliği Kararı ve DTÖ anlaşması ile Türk ihraç ürünlerinin pazarlandıkları ülkelerde geçerli olan kural ve standartlara uygunluğunun belgelenmesi büyük önem kazanmıştır. Bu işlemin en önemli aşaması, üretim sırasında ve sonrasında yapılan ölçümlerin uluslararası geçerliliğinin sağlanmasıdır. Bir ülkede yapılan test, analiz ve kalibrasyon gibi ölçümlerin uluslararası alanda kabul görmesi, o ülkede faaliyet gösteren ölçme sisteminin diğer ülkelerce tanınmasına bağlıdır.
Türkiye, dünyadaki gelişmelere uygun olarak ölçme alanındaki faaliyetleri koordine etmek ve Türkiye'de yapılan ölçümleri güvence altına alarak uluslararası sisteme entegrasyonunu sağlamak amacıyla 1992 yılında TÜBİTAK bünyesinde Ulusal Metroloji Enstitüsü'nü (UME) kurmuştur. UME, TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi'nin Gebze'deki kampüsünde faaliyet göstermektedir. |
İhraç edilen ürünlerin standartlara uygunluğunun en önemli aşaması nedir ? | [
{
"answer_start": 209,
"text": "üretim sırasında ve sonrasında yapılan ölçümlerin uluslararası geçerliliğinin sağlanması"
}
] | Ulusal Metroloji Enstitüsü | 10,310 |
Gümrük Birliği Kararı ve DTÖ anlaşması ile Türk ihraç ürünlerinin pazarlandıkları ülkelerde geçerli olan kural ve standartlara uygunluğunun belgelenmesi büyük önem kazanmıştır. Bu işlemin en önemli aşaması, üretim sırasında ve sonrasında yapılan ölçümlerin uluslararası geçerliliğinin sağlanmasıdır. Bir ülkede yapılan test, analiz ve kalibrasyon gibi ölçümlerin uluslararası alanda kabul görmesi, o ülkede faaliyet gösteren ölçme sisteminin diğer ülkelerce tanınmasına bağlıdır.
Türkiye, dünyadaki gelişmelere uygun olarak ölçme alanındaki faaliyetleri koordine etmek ve Türkiye'de yapılan ölçümleri güvence altına alarak uluslararası sisteme entegrasyonunu sağlamak amacıyla 1992 yılında TÜBİTAK bünyesinde Ulusal Metroloji Enstitüsü'nü (UME) kurmuştur. UME, TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi'nin Gebze'deki kampüsünde faaliyet göstermektedir. |
Uluğ Bey Herat'a kaçmadan önce kiminle savaştı ? | [
{
"answer_start": 1037,
"text": "Sultan Halil"
}
] | Uluğ Bey | 10,311 | Uluğ Bey (, Türkçe: الغبیگ Ulug Beg; asıl adı: میرزا محمد طارق بن شاه رخ - Mīrzā Muhammed Ṭaragay bin Şāh Ruḫ; d. 22 Mart 1394 - ö. 27 Ekim 1449), Timur İmparatorluğu'nun 4. sultanı ve Türk Matematikçi ve astronomi bilgini.
Timur'un oğlu Şahruh'un büyük oğludur. 1393 yılında Sultaniye kentinde doğmuştur. Asıl adı Muhammed Taragay olup, Timur tarafından sevilmesi nedeniyle "Uluğ Bey" olarak anılmaya başladı. Timur’un Çin üzerine gerçekleştireceği sefere katıldı. Ancak Timur’un 18 Şubat 1405 tarihinde Otrar’da ölmesi üzerine onun naaşıyla birlikte Semerkant’a geri dönmek üzere harekete geçti. Timur ölmeden önce torunlarından Pir Muhammed’i varisi seçmesine rağmen Timur’un diğer torunlarından Halil Sultan taht üzerinde hak iddia etmeye başladı. Semerkant savunucuları Uluğ Bey ve beraberindeki emirleri şehre sokmayınca Buhara’ya geçmek zorunda kaldı. Buhara'da da can güvenliği kalmayınca gizlice babası Şahruh’un bulunduğu Herat’a kaçtı. 1406 yılında babası ve kuzeni Pir Muhammed’in ordularının başında Ceyhun dolaylarında Sultan Halil’ile karşılaştı. Ancak meydana gelen savaşta Sultan Halil’in galip gelmesi üzerine Herat’a kaçmak zorunda kaldı. 1409 yılında Şahruh, Sultan Halil’i ele geçirerek Semerkant’a hakim oldu. Uluğ Bey’de emir Şah Melik’in gözetiminde buranın hükümdarı oldu. Sonrasında Emir Nureddin isyanının bastırılması, Emir Şah Melik’in Herat valisi olmasıyla da Semerkand’da tek başına hüküm sürmeye başladı. |
Uluğ Bey Herat'a hangi şehirden kaçmıştır ? | [
{
"answer_start": 831,
"text": "Buhara"
}
] | Uluğ Bey | 10,312 | Uluğ Bey (, Türkçe: الغبیگ Ulug Beg; asıl adı: میرزا محمد طارق بن شاه رخ - Mīrzā Muhammed Ṭaragay bin Şāh Ruḫ; d. 22 Mart 1394 - ö. 27 Ekim 1449), Timur İmparatorluğu'nun 4. sultanı ve Türk Matematikçi ve astronomi bilgini.
Timur'un oğlu Şahruh'un büyük oğludur. 1393 yılında Sultaniye kentinde doğmuştur. Asıl adı Muhammed Taragay olup, Timur tarafından sevilmesi nedeniyle "Uluğ Bey" olarak anılmaya başladı. Timur’un Çin üzerine gerçekleştireceği sefere katıldı. Ancak Timur’un 18 Şubat 1405 tarihinde Otrar’da ölmesi üzerine onun naaşıyla birlikte Semerkant’a geri dönmek üzere harekete geçti. Timur ölmeden önce torunlarından Pir Muhammed’i varisi seçmesine rağmen Timur’un diğer torunlarından Halil Sultan taht üzerinde hak iddia etmeye başladı. Semerkant savunucuları Uluğ Bey ve beraberindeki emirleri şehre sokmayınca Buhara’ya geçmek zorunda kaldı. Buhara'da da can güvenliği kalmayınca gizlice babası Şahruh’un bulunduğu Herat’a kaçtı. 1406 yılında babası ve kuzeni Pir Muhammed’in ordularının başında Ceyhun dolaylarında Sultan Halil’ile karşılaştı. Ancak meydana gelen savaşta Sultan Halil’in galip gelmesi üzerine Herat’a kaçmak zorunda kaldı. 1409 yılında Şahruh, Sultan Halil’i ele geçirerek Semerkant’a hakim oldu. Uluğ Bey’de emir Şah Melik’in gözetiminde buranın hükümdarı oldu. Sonrasında Emir Nureddin isyanının bastırılması, Emir Şah Melik’in Herat valisi olmasıyla da Semerkand’da tek başına hüküm sürmeye başladı. |
Muhammed Taragay neden Uluğ Bey ismini almıştır ? | [
{
"answer_start": 342,
"text": "Timur tarafından sevilmesi nedeniyle"
}
] | Uluğ Bey | 10,313 | Uluğ Bey (, Türkçe: الغبیگ Ulug Beg; asıl adı: میرزا محمد طارق بن شاه رخ - Mīrzā Muhammed Ṭaragay bin Şāh Ruḫ; d. 22 Mart 1394 - ö. 27 Ekim 1449), Timur İmparatorluğu'nun 4. sultanı ve Türk Matematikçi ve astronomi bilgini.
Timur'un oğlu Şahruh'un büyük oğludur. 1393 yılında Sultaniye kentinde doğmuştur. Asıl adı Muhammed Taragay olup, Timur tarafından sevilmesi nedeniyle "Uluğ Bey" olarak anılmaya başladı. Timur’un Çin üzerine gerçekleştireceği sefere katıldı. Ancak Timur’un 18 Şubat 1405 tarihinde Otrar’da ölmesi üzerine onun naaşıyla birlikte Semerkant’a geri dönmek üzere harekete geçti. Timur ölmeden önce torunlarından Pir Muhammed’i varisi seçmesine rağmen Timur’un diğer torunlarından Halil Sultan taht üzerinde hak iddia etmeye başladı. Semerkant savunucuları Uluğ Bey ve beraberindeki emirleri şehre sokmayınca Buhara’ya geçmek zorunda kaldı. Buhara'da da can güvenliği kalmayınca gizlice babası Şahruh’un bulunduğu Herat’a kaçtı. 1406 yılında babası ve kuzeni Pir Muhammed’in ordularının başında Ceyhun dolaylarında Sultan Halil’ile karşılaştı. Ancak meydana gelen savaşta Sultan Halil’in galip gelmesi üzerine Herat’a kaçmak zorunda kaldı. 1409 yılında Şahruh, Sultan Halil’i ele geçirerek Semerkant’a hakim oldu. Uluğ Bey’de emir Şah Melik’in gözetiminde buranın hükümdarı oldu. Sonrasında Emir Nureddin isyanının bastırılması, Emir Şah Melik’in Herat valisi olmasıyla da Semerkand’da tek başına hüküm sürmeye başladı. |
Uluğ Bey nerede dünyaya gelmiştir ? | [
{
"answer_start": 280,
"text": "Sultaniye kentinde "
}
] | Uluğ Bey | 10,314 | Uluğ Bey (, Türkçe: الغبیگ Ulug Beg; asıl adı: میرزا محمد طارق بن شاه رخ - Mīrzā Muhammed Ṭaragay bin Şāh Ruḫ; d. 22 Mart 1394 - ö. 27 Ekim 1449), Timur İmparatorluğu'nun 4. sultanı ve Türk Matematikçi ve astronomi bilgini.
Timur'un oğlu Şahruh'un büyük oğludur. 1393 yılında Sultaniye kentinde doğmuştur. Asıl adı Muhammed Taragay olup, Timur tarafından sevilmesi nedeniyle "Uluğ Bey" olarak anılmaya başladı. Timur’un Çin üzerine gerçekleştireceği sefere katıldı. Ancak Timur’un 18 Şubat 1405 tarihinde Otrar’da ölmesi üzerine onun naaşıyla birlikte Semerkant’a geri dönmek üzere harekete geçti. Timur ölmeden önce torunlarından Pir Muhammed’i varisi seçmesine rağmen Timur’un diğer torunlarından Halil Sultan taht üzerinde hak iddia etmeye başladı. Semerkant savunucuları Uluğ Bey ve beraberindeki emirleri şehre sokmayınca Buhara’ya geçmek zorunda kaldı. Buhara'da da can güvenliği kalmayınca gizlice babası Şahruh’un bulunduğu Herat’a kaçtı. 1406 yılında babası ve kuzeni Pir Muhammed’in ordularının başında Ceyhun dolaylarında Sultan Halil’ile karşılaştı. Ancak meydana gelen savaşta Sultan Halil’in galip gelmesi üzerine Herat’a kaçmak zorunda kaldı. 1409 yılında Şahruh, Sultan Halil’i ele geçirerek Semerkant’a hakim oldu. Uluğ Bey’de emir Şah Melik’in gözetiminde buranın hükümdarı oldu. Sonrasında Emir Nureddin isyanının bastırılması, Emir Şah Melik’in Herat valisi olmasıyla da Semerkand’da tek başına hüküm sürmeye başladı. |
Uluğ Bey hangi alanlarda uzmanlaşmıştır ? | [
{
"answer_start": 191,
"text": "Matematikçi ve astronomi"
}
] | Uluğ Bey | 10,315 | Uluğ Bey (, Türkçe: الغبیگ Ulug Beg; asıl adı: میرزا محمد طارق بن شاه رخ - Mīrzā Muhammed Ṭaragay bin Şāh Ruḫ; d. 22 Mart 1394 - ö. 27 Ekim 1449), Timur İmparatorluğu'nun 4. sultanı ve Türk Matematikçi ve astronomi bilgini.
Timur'un oğlu Şahruh'un büyük oğludur. 1393 yılında Sultaniye kentinde doğmuştur. Asıl adı Muhammed Taragay olup, Timur tarafından sevilmesi nedeniyle "Uluğ Bey" olarak anılmaya başladı. Timur’un Çin üzerine gerçekleştireceği sefere katıldı. Ancak Timur’un 18 Şubat 1405 tarihinde Otrar’da ölmesi üzerine onun naaşıyla birlikte Semerkant’a geri dönmek üzere harekete geçti. Timur ölmeden önce torunlarından Pir Muhammed’i varisi seçmesine rağmen Timur’un diğer torunlarından Halil Sultan taht üzerinde hak iddia etmeye başladı. Semerkant savunucuları Uluğ Bey ve beraberindeki emirleri şehre sokmayınca Buhara’ya geçmek zorunda kaldı. Buhara'da da can güvenliği kalmayınca gizlice babası Şahruh’un bulunduğu Herat’a kaçtı. 1406 yılında babası ve kuzeni Pir Muhammed’in ordularının başında Ceyhun dolaylarında Sultan Halil’ile karşılaştı. Ancak meydana gelen savaşta Sultan Halil’in galip gelmesi üzerine Herat’a kaçmak zorunda kaldı. 1409 yılında Şahruh, Sultan Halil’i ele geçirerek Semerkant’a hakim oldu. Uluğ Bey’de emir Şah Melik’in gözetiminde buranın hükümdarı oldu. Sonrasında Emir Nureddin isyanının bastırılması, Emir Şah Melik’in Herat valisi olmasıyla da Semerkand’da tek başına hüküm sürmeye başladı. |
Uluğ Bey hangi alanlara ilgi duyarak kendini geliştirmiştir ? | [
{
"answer_start": 961,
"text": "İlmi sohbetler, matematik ve astronomi"
}
] | Uluğ Bey | 10,316 |
1414 baharında amcası Şeyh Ömer’in oğlu Ahmet denetimindeki Fergana’ya sefer düzenledi. Semerkand'da hüküm sürerken genel olarak avcılık, eğlence ve alimlerle sohbetlerle geçiren Uluğ Bey, şeyh, molla ve dervişlerle iyi ilişkiler sağlayamamıştı. Bu dönemde saray kuşçularından Alaaddin Ali bin Muhammed ile dostluk kurmaya başladı. 1425 yılında Moğollar üzerine sefer düzenleyerek Issık Gölü dolaylarına kadar geldi. Moğolları dağıtarak önemli miktarda ganimetle Semerkant'a döndü. Sonrasında babasından aldığı destek kuvvetlerle Özbekler üzerine sefer düzenlese de yenilerek Semerkant'a çekilmek zorunda kaldı. Şeyhler, mollalar ve dervişler tarafından şehre sokulmak istenmese de kendisine sadık adamlarının desteğiyle Semerkant’a girerek düzeni yeniden sağladı. Daha sonra yeniden Özbekler’e sefer düzenleyerek Taşkent’e kadar ilerledi. Buradan Semerkant’a döndükten sonra av ve eğlence yaşantısını bırakan Uluğ Bey, ilim çalışmalarıyla uğraşmaya başladı. İlmi sohbetler, matematik ve astronomi konularında kendini eğiterek kendini geliştirmeye başladı. Bu dönemde önemli alimler Kadızade Rumi, Gıyaseddin Cemşid ve Ali Kuşcu ile çalışmalar yaptı. Semerkant yakınlarında rasathane kurulması çalışmaları başlattı. 1429 Ekim’inde rasathaneyi tamamladı.
|
Uluğ Bey Semerkant'a çekildiğinde hangi insanlar onun şehre girmesine engel olmak istediler ? | [
{
"answer_start": 614,
"text": "Şeyhler, mollalar ve dervişler"
}
] | Uluğ Bey | 10,317 |
1414 baharında amcası Şeyh Ömer’in oğlu Ahmet denetimindeki Fergana’ya sefer düzenledi. Semerkand'da hüküm sürerken genel olarak avcılık, eğlence ve alimlerle sohbetlerle geçiren Uluğ Bey, şeyh, molla ve dervişlerle iyi ilişkiler sağlayamamıştı. Bu dönemde saray kuşçularından Alaaddin Ali bin Muhammed ile dostluk kurmaya başladı. 1425 yılında Moğollar üzerine sefer düzenleyerek Issık Gölü dolaylarına kadar geldi. Moğolları dağıtarak önemli miktarda ganimetle Semerkant'a döndü. Sonrasında babasından aldığı destek kuvvetlerle Özbekler üzerine sefer düzenlese de yenilerek Semerkant'a çekilmek zorunda kaldı. Şeyhler, mollalar ve dervişler tarafından şehre sokulmak istenmese de kendisine sadık adamlarının desteğiyle Semerkant’a girerek düzeni yeniden sağladı. Daha sonra yeniden Özbekler’e sefer düzenleyerek Taşkent’e kadar ilerledi. Buradan Semerkant’a döndükten sonra av ve eğlence yaşantısını bırakan Uluğ Bey, ilim çalışmalarıyla uğraşmaya başladı. İlmi sohbetler, matematik ve astronomi konularında kendini eğiterek kendini geliştirmeye başladı. Bu dönemde önemli alimler Kadızade Rumi, Gıyaseddin Cemşid ve Ali Kuşcu ile çalışmalar yaptı. Semerkant yakınlarında rasathane kurulması çalışmaları başlattı. 1429 Ekim’inde rasathaneyi tamamladı.
|
Uluğ Bey 1425te nereye kadar ilerlemiştir ? | [
{
"answer_start": 383,
"text": "Issık Gölü dolaylarına kadar"
}
] | Uluğ Bey | 10,318 |
1414 baharında amcası Şeyh Ömer’in oğlu Ahmet denetimindeki Fergana’ya sefer düzenledi. Semerkand'da hüküm sürerken genel olarak avcılık, eğlence ve alimlerle sohbetlerle geçiren Uluğ Bey, şeyh, molla ve dervişlerle iyi ilişkiler sağlayamamıştı. Bu dönemde saray kuşçularından Alaaddin Ali bin Muhammed ile dostluk kurmaya başladı. 1425 yılında Moğollar üzerine sefer düzenleyerek Issık Gölü dolaylarına kadar geldi. Moğolları dağıtarak önemli miktarda ganimetle Semerkant'a döndü. Sonrasında babasından aldığı destek kuvvetlerle Özbekler üzerine sefer düzenlese de yenilerek Semerkant'a çekilmek zorunda kaldı. Şeyhler, mollalar ve dervişler tarafından şehre sokulmak istenmese de kendisine sadık adamlarının desteğiyle Semerkant’a girerek düzeni yeniden sağladı. Daha sonra yeniden Özbekler’e sefer düzenleyerek Taşkent’e kadar ilerledi. Buradan Semerkant’a döndükten sonra av ve eğlence yaşantısını bırakan Uluğ Bey, ilim çalışmalarıyla uğraşmaya başladı. İlmi sohbetler, matematik ve astronomi konularında kendini eğiterek kendini geliştirmeye başladı. Bu dönemde önemli alimler Kadızade Rumi, Gıyaseddin Cemşid ve Ali Kuşcu ile çalışmalar yaptı. Semerkant yakınlarında rasathane kurulması çalışmaları başlattı. 1429 Ekim’inde rasathaneyi tamamladı.
|
Uluğ Bey'in sosyal ilişkileri hangi insanlarla olumsuz yönde gelişmiştir ? | [
{
"answer_start": 191,
"text": "şeyh, molla ve dervişlerle"
}
] | Uluğ Bey | 10,319 |
1414 baharında amcası Şeyh Ömer’in oğlu Ahmet denetimindeki Fergana’ya sefer düzenledi. Semerkand'da hüküm sürerken genel olarak avcılık, eğlence ve alimlerle sohbetlerle geçiren Uluğ Bey, şeyh, molla ve dervişlerle iyi ilişkiler sağlayamamıştı. Bu dönemde saray kuşçularından Alaaddin Ali bin Muhammed ile dostluk kurmaya başladı. 1425 yılında Moğollar üzerine sefer düzenleyerek Issık Gölü dolaylarına kadar geldi. Moğolları dağıtarak önemli miktarda ganimetle Semerkant'a döndü. Sonrasında babasından aldığı destek kuvvetlerle Özbekler üzerine sefer düzenlese de yenilerek Semerkant'a çekilmek zorunda kaldı. Şeyhler, mollalar ve dervişler tarafından şehre sokulmak istenmese de kendisine sadık adamlarının desteğiyle Semerkant’a girerek düzeni yeniden sağladı. Daha sonra yeniden Özbekler’e sefer düzenleyerek Taşkent’e kadar ilerledi. Buradan Semerkant’a döndükten sonra av ve eğlence yaşantısını bırakan Uluğ Bey, ilim çalışmalarıyla uğraşmaya başladı. İlmi sohbetler, matematik ve astronomi konularında kendini eğiterek kendini geliştirmeye başladı. Bu dönemde önemli alimler Kadızade Rumi, Gıyaseddin Cemşid ve Ali Kuşcu ile çalışmalar yaptı. Semerkant yakınlarında rasathane kurulması çalışmaları başlattı. 1429 Ekim’inde rasathaneyi tamamladı.
|
1414te Fergana kimin denetimindeydi ? | [
{
"answer_start": 24,
"text": "Şeyh Ömer’in oğlu Ahmet"
}
] | Uluğ Bey | 10,320 |
1414 baharında amcası Şeyh Ömer’in oğlu Ahmet denetimindeki Fergana’ya sefer düzenledi. Semerkand'da hüküm sürerken genel olarak avcılık, eğlence ve alimlerle sohbetlerle geçiren Uluğ Bey, şeyh, molla ve dervişlerle iyi ilişkiler sağlayamamıştı. Bu dönemde saray kuşçularından Alaaddin Ali bin Muhammed ile dostluk kurmaya başladı. 1425 yılında Moğollar üzerine sefer düzenleyerek Issık Gölü dolaylarına kadar geldi. Moğolları dağıtarak önemli miktarda ganimetle Semerkant'a döndü. Sonrasında babasından aldığı destek kuvvetlerle Özbekler üzerine sefer düzenlese de yenilerek Semerkant'a çekilmek zorunda kaldı. Şeyhler, mollalar ve dervişler tarafından şehre sokulmak istenmese de kendisine sadık adamlarının desteğiyle Semerkant’a girerek düzeni yeniden sağladı. Daha sonra yeniden Özbekler’e sefer düzenleyerek Taşkent’e kadar ilerledi. Buradan Semerkant’a döndükten sonra av ve eğlence yaşantısını bırakan Uluğ Bey, ilim çalışmalarıyla uğraşmaya başladı. İlmi sohbetler, matematik ve astronomi konularında kendini eğiterek kendini geliştirmeye başladı. Bu dönemde önemli alimler Kadızade Rumi, Gıyaseddin Cemşid ve Ali Kuşcu ile çalışmalar yaptı. Semerkant yakınlarında rasathane kurulması çalışmaları başlattı. 1429 Ekim’inde rasathaneyi tamamladı.
|
Uluğ Bey Semerkant'ta teslim olduktan sonra neden tekrar yolculuğa çıkmıştır ? | [
{
"answer_start": 1227,
"text": "Hacca gitmek için"
}
] | Uluğ Bey | 10,321 | Şahruh'un 12 Mart 1447 yılında ölümüyle yeniden Timurlu tahtı için yaşanan mücadeleye katıldı. Herat' a sefere çıktı ve karşısına çıkan Ebebekir Mirza' nın ele geçirerek onun kuvvetlerini de ordusuna kattı. Herat'ta hakim olan annesi Gevherşad ve kardeşi Baysungur'un oğlu Alaüddevle ile anlaşarak eski sınırları kabul etti. Ancak oğlu Abdüllatif valisi olduğu Belh şehrinde Alaüddevle tarafından kuşatılınca yeniden sefere çıktı. 1448 yılı baharında Alaüddevle'nin kuvvetlerini yenerek Herat'a girerek tahta egemenliğini sağladı. Herat'a oğlu Abdüllatif'i vali yaparak batıya doğru harekete geçti. Kışın yaşanan isyanı bastırmak için Herat'a döndü ve şehri yağmalattı. Buradan Buhara'ya geçen Uluğ Bey bir süre burada kaldı. Bu sıralarda Gevherşad sultanda Herat'ı geri aldı. 1449 yılında Belh' te bulunan oğlu Abdüllatif'in kendine sefer düzenleyeceği haberi üzerine onun üzerine harekete geçti. Ceyhun kıyılarında karşılaşan kuvvetler küçük çaplı çarpışmalar da bulundu. Bu esnada Semerkant'ta yaşanan isyanı bastırarak tekrar Abdüllatif üzerine harekete geçen Uluğ Bey, Semerkand yakınlarındaki Dımaşk köyü yakınlarında oğluna yenildi. Bir süre kaçtıktan sonra Semerkant'a dönerek oğluna teslim oldu. Teslim olduktan sonra Hacca gitmek için oğlunun iznini alan Uluğ Bey, yolda oğlunun adamları tarafından öldürüldü. |
Uluğ Beyin oğluyla çarpışması nerede mağlubiyetle son bulmuştur ? | [
{
"answer_start": 1074,
"text": "Semerkand yakınlarındaki Dımaşk köyü yakınlarında"
}
] | Uluğ Bey | 10,322 | Şahruh'un 12 Mart 1447 yılında ölümüyle yeniden Timurlu tahtı için yaşanan mücadeleye katıldı. Herat' a sefere çıktı ve karşısına çıkan Ebebekir Mirza' nın ele geçirerek onun kuvvetlerini de ordusuna kattı. Herat'ta hakim olan annesi Gevherşad ve kardeşi Baysungur'un oğlu Alaüddevle ile anlaşarak eski sınırları kabul etti. Ancak oğlu Abdüllatif valisi olduğu Belh şehrinde Alaüddevle tarafından kuşatılınca yeniden sefere çıktı. 1448 yılı baharında Alaüddevle'nin kuvvetlerini yenerek Herat'a girerek tahta egemenliğini sağladı. Herat'a oğlu Abdüllatif'i vali yaparak batıya doğru harekete geçti. Kışın yaşanan isyanı bastırmak için Herat'a döndü ve şehri yağmalattı. Buradan Buhara'ya geçen Uluğ Bey bir süre burada kaldı. Bu sıralarda Gevherşad sultanda Herat'ı geri aldı. 1449 yılında Belh' te bulunan oğlu Abdüllatif'in kendine sefer düzenleyeceği haberi üzerine onun üzerine harekete geçti. Ceyhun kıyılarında karşılaşan kuvvetler küçük çaplı çarpışmalar da bulundu. Bu esnada Semerkant'ta yaşanan isyanı bastırarak tekrar Abdüllatif üzerine harekete geçen Uluğ Bey, Semerkand yakınlarındaki Dımaşk köyü yakınlarında oğluna yenildi. Bir süre kaçtıktan sonra Semerkant'a dönerek oğluna teslim oldu. Teslim olduktan sonra Hacca gitmek için oğlunun iznini alan Uluğ Bey, yolda oğlunun adamları tarafından öldürüldü. |
1449 yılında Uluğ Bey niçin oğlunun üzerine harekete geçti ? | [
{
"answer_start": 790,
"text": "Belh' te bulunan oğlu Abdüllatif'in kendine sefer düzenleyeceği haberi üzerine"
}
] | Uluğ Bey | 10,323 | Şahruh'un 12 Mart 1447 yılında ölümüyle yeniden Timurlu tahtı için yaşanan mücadeleye katıldı. Herat' a sefere çıktı ve karşısına çıkan Ebebekir Mirza' nın ele geçirerek onun kuvvetlerini de ordusuna kattı. Herat'ta hakim olan annesi Gevherşad ve kardeşi Baysungur'un oğlu Alaüddevle ile anlaşarak eski sınırları kabul etti. Ancak oğlu Abdüllatif valisi olduğu Belh şehrinde Alaüddevle tarafından kuşatılınca yeniden sefere çıktı. 1448 yılı baharında Alaüddevle'nin kuvvetlerini yenerek Herat'a girerek tahta egemenliğini sağladı. Herat'a oğlu Abdüllatif'i vali yaparak batıya doğru harekete geçti. Kışın yaşanan isyanı bastırmak için Herat'a döndü ve şehri yağmalattı. Buradan Buhara'ya geçen Uluğ Bey bir süre burada kaldı. Bu sıralarda Gevherşad sultanda Herat'ı geri aldı. 1449 yılında Belh' te bulunan oğlu Abdüllatif'in kendine sefer düzenleyeceği haberi üzerine onun üzerine harekete geçti. Ceyhun kıyılarında karşılaşan kuvvetler küçük çaplı çarpışmalar da bulundu. Bu esnada Semerkant'ta yaşanan isyanı bastırarak tekrar Abdüllatif üzerine harekete geçen Uluğ Bey, Semerkand yakınlarındaki Dımaşk köyü yakınlarında oğluna yenildi. Bir süre kaçtıktan sonra Semerkant'a dönerek oğluna teslim oldu. Teslim olduktan sonra Hacca gitmek için oğlunun iznini alan Uluğ Bey, yolda oğlunun adamları tarafından öldürüldü. |
Uluğ bey Herat şehrine kimi vali olarak atamıştır ? | [
{
"answer_start": 331,
"text": "oğlu Abdüllatif"
}
] | Uluğ Bey | 10,324 | Şahruh'un 12 Mart 1447 yılında ölümüyle yeniden Timurlu tahtı için yaşanan mücadeleye katıldı. Herat' a sefere çıktı ve karşısına çıkan Ebebekir Mirza' nın ele geçirerek onun kuvvetlerini de ordusuna kattı. Herat'ta hakim olan annesi Gevherşad ve kardeşi Baysungur'un oğlu Alaüddevle ile anlaşarak eski sınırları kabul etti. Ancak oğlu Abdüllatif valisi olduğu Belh şehrinde Alaüddevle tarafından kuşatılınca yeniden sefere çıktı. 1448 yılı baharında Alaüddevle'nin kuvvetlerini yenerek Herat'a girerek tahta egemenliğini sağladı. Herat'a oğlu Abdüllatif'i vali yaparak batıya doğru harekete geçti. Kışın yaşanan isyanı bastırmak için Herat'a döndü ve şehri yağmalattı. Buradan Buhara'ya geçen Uluğ Bey bir süre burada kaldı. Bu sıralarda Gevherşad sultanda Herat'ı geri aldı. 1449 yılında Belh' te bulunan oğlu Abdüllatif'in kendine sefer düzenleyeceği haberi üzerine onun üzerine harekete geçti. Ceyhun kıyılarında karşılaşan kuvvetler küçük çaplı çarpışmalar da bulundu. Bu esnada Semerkant'ta yaşanan isyanı bastırarak tekrar Abdüllatif üzerine harekete geçen Uluğ Bey, Semerkand yakınlarındaki Dımaşk köyü yakınlarında oğluna yenildi. Bir süre kaçtıktan sonra Semerkant'a dönerek oğluna teslim oldu. Teslim olduktan sonra Hacca gitmek için oğlunun iznini alan Uluğ Bey, yolda oğlunun adamları tarafından öldürüldü. |
Belh şehri 1448 yılında kim tarafından kuşatılmıştır ? | [
{
"answer_start": 375,
"text": "Alaüddevle tarafından"
}
] | Uluğ Bey | 10,325 | Şahruh'un 12 Mart 1447 yılında ölümüyle yeniden Timurlu tahtı için yaşanan mücadeleye katıldı. Herat' a sefere çıktı ve karşısına çıkan Ebebekir Mirza' nın ele geçirerek onun kuvvetlerini de ordusuna kattı. Herat'ta hakim olan annesi Gevherşad ve kardeşi Baysungur'un oğlu Alaüddevle ile anlaşarak eski sınırları kabul etti. Ancak oğlu Abdüllatif valisi olduğu Belh şehrinde Alaüddevle tarafından kuşatılınca yeniden sefere çıktı. 1448 yılı baharında Alaüddevle'nin kuvvetlerini yenerek Herat'a girerek tahta egemenliğini sağladı. Herat'a oğlu Abdüllatif'i vali yaparak batıya doğru harekete geçti. Kışın yaşanan isyanı bastırmak için Herat'a döndü ve şehri yağmalattı. Buradan Buhara'ya geçen Uluğ Bey bir süre burada kaldı. Bu sıralarda Gevherşad sultanda Herat'ı geri aldı. 1449 yılında Belh' te bulunan oğlu Abdüllatif'in kendine sefer düzenleyeceği haberi üzerine onun üzerine harekete geçti. Ceyhun kıyılarında karşılaşan kuvvetler küçük çaplı çarpışmalar da bulundu. Bu esnada Semerkant'ta yaşanan isyanı bastırarak tekrar Abdüllatif üzerine harekete geçen Uluğ Bey, Semerkand yakınlarındaki Dımaşk köyü yakınlarında oğluna yenildi. Bir süre kaçtıktan sonra Semerkant'a dönerek oğluna teslim oldu. Teslim olduktan sonra Hacca gitmek için oğlunun iznini alan Uluğ Bey, yolda oğlunun adamları tarafından öldürüldü. |
Uluğ Bey Semerkantta hangi binalar inşa ettirmiştir ? | [
{
"answer_start": 23,
"text": "bir medrese ve bir de rasathane "
}
] | Uluğ Bey | 10,326 | Uluğ Bey, Semerkant'ta bir medrese ve bir de rasathane yaptırmıştır. Kadızade Rumi bu medreseye başkanlık etmiştir. Rasathane için yörede bulunan tüm mühendis, alim ve ustaları Semerkant'a çağırmıştır. Kendisi için de bu rasathanede bir oda yaptırarak tüm duvar ve tavanları gök cisimlerinin manzaralarıyla ve resimleriyle süsletmişti. Rasathanenin yapım ve rasat aletleri için hiçbir harcamadan kaçınmamıştır. Bu gözlemevinde yapılan gözlemler, ancak on iki yılda bitirilebilmiştir. Gözlemevinin yönetimini Bursalı Kadızade Rumi ile Cemşid'e vermiştir. Cemşid, gözlemlere başlandığı sırada ve Kadızade' de gözlemler bitmeden ölmüştür. Gözlemevinin tüm işleri o zaman genç olan Ali Kuşçu'ya kalmıştır. Bu gözlem üzerine Uluğ Bey, ünlü "Zeycini" düzenlemiş ve bitirmiştir. Zeyç Kürkani veya Zeyç Cedit Sultani adı verilen bu eser, birkaç yüzyıl doğuda ve batıda faydalanılacak bir eser olmuştur. Zeyç Kürkani, bazı kimseler tarafından açıklanmış ve Zeyç'in iki makalesi 1650 yılında Londra'da ilk olarak basılmıştır. Avrupa dillerinin birçoğuna, çevrilmiştir. 1839 yılında cetvelleri Fransızca tercümeleriyle birlikte, asıl eser de 1846 yılında aynen basılmıştır. Zeyç Kürkani'nin asıl kopyalarından biri Irak ve İran savaşlarından sonra Türkiye'ye getirilmiş ve halen Ayasofya kütüphanesindedir. Uluğ Bey'in yönetimi zamanında fetihlerden çok babası zamanında olduğu gibi yönetim güçlendirilmiş ve önemli bilimsel gelişmeler yaşanmıştır. |
Abbas Vesim Efendi'ye tıp eğitimlerini kim vermiştir ? | [
{
"answer_start": 34,
"text": "Bursalı Ali ve Ömer Şifai Efendi"
}
] | Abbas Vesim Efendi | 10,327 | Abbas Vesim Efendi, tıp eğitimini Bursalı Ali ve Ömer Şifai Efendilerden almıştır. |
Abbas Vesim Efendi hangi bilim üzerine eğitim almıştır ? | [
{
"answer_start": 20,
"text": "tıp eğitimi"
}
] | Abbas Vesim Efendi | 10,328 | Abbas Vesim Efendi, tıp eğitimini Bursalı Ali ve Ömer Şifai Efendilerden almıştır. |
Abbas Vesim Efendi nerede çalışırdı ? | [
{
"answer_start": 120,
"text": "Çalışma yeri Sultan Selim çarşısındaydı"
}
] | Abbas Vesim Efendi | 10,329 | Abbas Vesim Efendi (Kambur Vesim de denir) ,(d.1689 - ö. 1760 İstanbul) 17. yüzyılda yaşamış Osmanlı astronom ve hekim. Çalışma yeri Sultan Selim çarşısındaydı.
|
Abbas Vesim Efendi'nin mesleği nedir ? | [
{
"answer_start": 100,
"text": " astronom ve hekim"
}
] | Abbas Vesim Efendi | 10,330 | Abbas Vesim Efendi (Kambur Vesim de denir) ,(d.1689 - ö. 1760 İstanbul) 17. yüzyılda yaşamış Osmanlı astronom ve hekim. Çalışma yeri Sultan Selim çarşısındaydı.
|
Abbas Vesim Efendi'nin diğer adı(lakabı) nedir ? | [
{
"answer_start": 20,
"text": "Kambur Vesim de denir"
}
] | Abbas Vesim Efendi | 10,331 | Abbas Vesim Efendi (Kambur Vesim de denir) ,(d.1689 - ö. 1760 İstanbul) 17. yüzyılda yaşamış Osmanlı astronom ve hekim. Çalışma yeri Sultan Selim çarşısındaydı.
|
Türksat 2A'dan Türksat 4A'ya kanal geçişleri ne zaman yapılmıştır ? | [
{
"answer_start": 1209,
"text": "17 Eylül 2014 tarihini 18 Eylül 2014'e bağlayan gece yarısı"
}
] | Türksat | 10,332 | Türkiye'nin ilk uydusu Türksat 1A, 24 Ocak 1994 tarihinde fırlatılmış ve kalkışından 12 dakika sonra infilak etmiştir. Türksat 1B uydusu da aynı yıl içinde gönderilmiştir. Şirketin üçüncü uydusu Türksat 1C, 1996 yılında hizmete alınmıştır. Türksat 2A (Eurasiasat 1) uydusu ise 10 Ocak 2001 tarihinde fırlatılmıştır. Türksat 1C ile aynı konumda görev yapmıştır.
Türksat 3A uydusu, 13 Haziran 2008 saat 01:05'de Türksat A.Ş. ile Fransız iletişim sirketi Thales Alenia Space arasında imzalanan sözleşmeye bağlı olarak Fransız Guyanası'ından fırlatılmıştır.
Türksat 4A uydusu, 14 Şubat 2014 saat 23.09'da Kazakistan'da bulunan Baykonur Uzay Üssü'nden Proton taşıyıcı roketiyle fırlatıldı. 4 Ay boyunca 50.0° Doğu boylamında test edildi. 9 Haziran 2014 tarihinde test yörüngesinden ayrılıp asıl görev yapacağı 42.0° Doğu boylamındaki yerine yerleşti. Haziran 2014 sonunda hizmet vermeye başladı. 15 Temmuz 2014'te Türksat 2A'daki yayınları devralması planlanmaktaydı fakat Türksat A.Ş.'den yapılan açıklamada ramazan ayı nedeniyle yayıncı kuruluşlar ve izleyici talepleri nedeniyle aktarmaların ileri bir tarihe ertelendiği açıklandı. Fakat Türksat A.Ş. tarafından 11 Eylül 2014 tarihinde yapılan açıklamada 17 Eylül 2014 tarihini 18 Eylül 2014'e bağlayan gece yarısı Türksat 2A'dan Türksat 4A'ya kanal geçişlerinin yapılacağını açıkladı ve de 17 Eylül 2014 tarihini 18 Eylül 2014'e bağlayan gece yarısı Türksat 2A'dan Türksat 4A'ya kanal geçişleri gerçekleşti. |
Türksat 4A'nın Türksat 2A'dan yayınları devralması neden ertelenmiştir ? | [
{
"answer_start": 1010,
"text": "ramazan ayı"
}
] | Türksat | 10,333 | Türkiye'nin ilk uydusu Türksat 1A, 24 Ocak 1994 tarihinde fırlatılmış ve kalkışından 12 dakika sonra infilak etmiştir. Türksat 1B uydusu da aynı yıl içinde gönderilmiştir. Şirketin üçüncü uydusu Türksat 1C, 1996 yılında hizmete alınmıştır. Türksat 2A (Eurasiasat 1) uydusu ise 10 Ocak 2001 tarihinde fırlatılmıştır. Türksat 1C ile aynı konumda görev yapmıştır.
Türksat 3A uydusu, 13 Haziran 2008 saat 01:05'de Türksat A.Ş. ile Fransız iletişim sirketi Thales Alenia Space arasında imzalanan sözleşmeye bağlı olarak Fransız Guyanası'ından fırlatılmıştır.
Türksat 4A uydusu, 14 Şubat 2014 saat 23.09'da Kazakistan'da bulunan Baykonur Uzay Üssü'nden Proton taşıyıcı roketiyle fırlatıldı. 4 Ay boyunca 50.0° Doğu boylamında test edildi. 9 Haziran 2014 tarihinde test yörüngesinden ayrılıp asıl görev yapacağı 42.0° Doğu boylamındaki yerine yerleşti. Haziran 2014 sonunda hizmet vermeye başladı. 15 Temmuz 2014'te Türksat 2A'daki yayınları devralması planlanmaktaydı fakat Türksat A.Ş.'den yapılan açıklamada ramazan ayı nedeniyle yayıncı kuruluşlar ve izleyici talepleri nedeniyle aktarmaların ileri bir tarihe ertelendiği açıklandı. Fakat Türksat A.Ş. tarafından 11 Eylül 2014 tarihinde yapılan açıklamada 17 Eylül 2014 tarihini 18 Eylül 2014'e bağlayan gece yarısı Türksat 2A'dan Türksat 4A'ya kanal geçişlerinin yapılacağını açıkladı ve de 17 Eylül 2014 tarihini 18 Eylül 2014'e bağlayan gece yarısı Türksat 2A'dan Türksat 4A'ya kanal geçişleri gerçekleşti. |
Türksat 4A uydusunun asıl görev yapacağı konum neresidir ? | [
{
"answer_start": 811,
"text": "42.0° Doğu boylamı"
}
] | Türksat | 10,334 | Türkiye'nin ilk uydusu Türksat 1A, 24 Ocak 1994 tarihinde fırlatılmış ve kalkışından 12 dakika sonra infilak etmiştir. Türksat 1B uydusu da aynı yıl içinde gönderilmiştir. Şirketin üçüncü uydusu Türksat 1C, 1996 yılında hizmete alınmıştır. Türksat 2A (Eurasiasat 1) uydusu ise 10 Ocak 2001 tarihinde fırlatılmıştır. Türksat 1C ile aynı konumda görev yapmıştır.
Türksat 3A uydusu, 13 Haziran 2008 saat 01:05'de Türksat A.Ş. ile Fransız iletişim sirketi Thales Alenia Space arasında imzalanan sözleşmeye bağlı olarak Fransız Guyanası'ından fırlatılmıştır.
Türksat 4A uydusu, 14 Şubat 2014 saat 23.09'da Kazakistan'da bulunan Baykonur Uzay Üssü'nden Proton taşıyıcı roketiyle fırlatıldı. 4 Ay boyunca 50.0° Doğu boylamında test edildi. 9 Haziran 2014 tarihinde test yörüngesinden ayrılıp asıl görev yapacağı 42.0° Doğu boylamındaki yerine yerleşti. Haziran 2014 sonunda hizmet vermeye başladı. 15 Temmuz 2014'te Türksat 2A'daki yayınları devralması planlanmaktaydı fakat Türksat A.Ş.'den yapılan açıklamada ramazan ayı nedeniyle yayıncı kuruluşlar ve izleyici talepleri nedeniyle aktarmaların ileri bir tarihe ertelendiği açıklandı. Fakat Türksat A.Ş. tarafından 11 Eylül 2014 tarihinde yapılan açıklamada 17 Eylül 2014 tarihini 18 Eylül 2014'e bağlayan gece yarısı Türksat 2A'dan Türksat 4A'ya kanal geçişlerinin yapılacağını açıkladı ve de 17 Eylül 2014 tarihini 18 Eylül 2014'e bağlayan gece yarısı Türksat 2A'dan Türksat 4A'ya kanal geçişleri gerçekleşti. |
Türksat 4A uydusu ne kadar süre boyunca 50.0° Doğu boylamında test aşmasından geçmiştir ? | [
{
"answer_start": 691,
"text": "4 Ay"
}
] | Türksat | 10,335 | Türkiye'nin ilk uydusu Türksat 1A, 24 Ocak 1994 tarihinde fırlatılmış ve kalkışından 12 dakika sonra infilak etmiştir. Türksat 1B uydusu da aynı yıl içinde gönderilmiştir. Şirketin üçüncü uydusu Türksat 1C, 1996 yılında hizmete alınmıştır. Türksat 2A (Eurasiasat 1) uydusu ise 10 Ocak 2001 tarihinde fırlatılmıştır. Türksat 1C ile aynı konumda görev yapmıştır.
Türksat 3A uydusu, 13 Haziran 2008 saat 01:05'de Türksat A.Ş. ile Fransız iletişim sirketi Thales Alenia Space arasında imzalanan sözleşmeye bağlı olarak Fransız Guyanası'ından fırlatılmıştır.
Türksat 4A uydusu, 14 Şubat 2014 saat 23.09'da Kazakistan'da bulunan Baykonur Uzay Üssü'nden Proton taşıyıcı roketiyle fırlatıldı. 4 Ay boyunca 50.0° Doğu boylamında test edildi. 9 Haziran 2014 tarihinde test yörüngesinden ayrılıp asıl görev yapacağı 42.0° Doğu boylamındaki yerine yerleşti. Haziran 2014 sonunda hizmet vermeye başladı. 15 Temmuz 2014'te Türksat 2A'daki yayınları devralması planlanmaktaydı fakat Türksat A.Ş.'den yapılan açıklamada ramazan ayı nedeniyle yayıncı kuruluşlar ve izleyici talepleri nedeniyle aktarmaların ileri bir tarihe ertelendiği açıklandı. Fakat Türksat A.Ş. tarafından 11 Eylül 2014 tarihinde yapılan açıklamada 17 Eylül 2014 tarihini 18 Eylül 2014'e bağlayan gece yarısı Türksat 2A'dan Türksat 4A'ya kanal geçişlerinin yapılacağını açıkladı ve de 17 Eylül 2014 tarihini 18 Eylül 2014'e bağlayan gece yarısı Türksat 2A'dan Türksat 4A'ya kanal geçişleri gerçekleşti. |
Türksat 4A uydusu nereden fırlatılmıştır ? | [
{
"answer_start": 607,
"text": "Kazakistan'da bulunan Baykonur Uzay Üssü"
}
] | Türksat | 10,336 | Türkiye'nin ilk uydusu Türksat 1A, 24 Ocak 1994 tarihinde fırlatılmış ve kalkışından 12 dakika sonra infilak etmiştir. Türksat 1B uydusu da aynı yıl içinde gönderilmiştir. Şirketin üçüncü uydusu Türksat 1C, 1996 yılında hizmete alınmıştır. Türksat 2A (Eurasiasat 1) uydusu ise 10 Ocak 2001 tarihinde fırlatılmıştır. Türksat 1C ile aynı konumda görev yapmıştır.
Türksat 3A uydusu, 13 Haziran 2008 saat 01:05'de Türksat A.Ş. ile Fransız iletişim sirketi Thales Alenia Space arasında imzalanan sözleşmeye bağlı olarak Fransız Guyanası'ından fırlatılmıştır.
Türksat 4A uydusu, 14 Şubat 2014 saat 23.09'da Kazakistan'da bulunan Baykonur Uzay Üssü'nden Proton taşıyıcı roketiyle fırlatıldı. 4 Ay boyunca 50.0° Doğu boylamında test edildi. 9 Haziran 2014 tarihinde test yörüngesinden ayrılıp asıl görev yapacağı 42.0° Doğu boylamındaki yerine yerleşti. Haziran 2014 sonunda hizmet vermeye başladı. 15 Temmuz 2014'te Türksat 2A'daki yayınları devralması planlanmaktaydı fakat Türksat A.Ş.'den yapılan açıklamada ramazan ayı nedeniyle yayıncı kuruluşlar ve izleyici talepleri nedeniyle aktarmaların ileri bir tarihe ertelendiği açıklandı. Fakat Türksat A.Ş. tarafından 11 Eylül 2014 tarihinde yapılan açıklamada 17 Eylül 2014 tarihini 18 Eylül 2014'e bağlayan gece yarısı Türksat 2A'dan Türksat 4A'ya kanal geçişlerinin yapılacağını açıkladı ve de 17 Eylül 2014 tarihini 18 Eylül 2014'e bağlayan gece yarısı Türksat 2A'dan Türksat 4A'ya kanal geçişleri gerçekleşti. |
Türksat 4A uydusu hangi tür roketle fırlatılmıştır ? | [
{
"answer_start": 653,
"text": "Proton taşıyıcı"
}
] | Türksat | 10,337 | Türkiye'nin ilk uydusu Türksat 1A, 24 Ocak 1994 tarihinde fırlatılmış ve kalkışından 12 dakika sonra infilak etmiştir. Türksat 1B uydusu da aynı yıl içinde gönderilmiştir. Şirketin üçüncü uydusu Türksat 1C, 1996 yılında hizmete alınmıştır. Türksat 2A (Eurasiasat 1) uydusu ise 10 Ocak 2001 tarihinde fırlatılmıştır. Türksat 1C ile aynı konumda görev yapmıştır.
Türksat 3A uydusu, 13 Haziran 2008 saat 01:05'de Türksat A.Ş. ile Fransız iletişim sirketi Thales Alenia Space arasında imzalanan sözleşmeye bağlı olarak Fransız Guyanası'ından fırlatılmıştır.
Türksat 4A uydusu, 14 Şubat 2014 saat 23.09'da Kazakistan'da bulunan Baykonur Uzay Üssü'nden Proton taşıyıcı roketiyle fırlatıldı. 4 Ay boyunca 50.0° Doğu boylamında test edildi. 9 Haziran 2014 tarihinde test yörüngesinden ayrılıp asıl görev yapacağı 42.0° Doğu boylamındaki yerine yerleşti. Haziran 2014 sonunda hizmet vermeye başladı. 15 Temmuz 2014'te Türksat 2A'daki yayınları devralması planlanmaktaydı fakat Türksat A.Ş.'den yapılan açıklamada ramazan ayı nedeniyle yayıncı kuruluşlar ve izleyici talepleri nedeniyle aktarmaların ileri bir tarihe ertelendiği açıklandı. Fakat Türksat A.Ş. tarafından 11 Eylül 2014 tarihinde yapılan açıklamada 17 Eylül 2014 tarihini 18 Eylül 2014'e bağlayan gece yarısı Türksat 2A'dan Türksat 4A'ya kanal geçişlerinin yapılacağını açıkladı ve de 17 Eylül 2014 tarihini 18 Eylül 2014'e bağlayan gece yarısı Türksat 2A'dan Türksat 4A'ya kanal geçişleri gerçekleşti. |
Türksat 3A hangi şirketler ortaklığında fırlatılmıştır ? | [
{
"answer_start": 413,
"text": "Türksat A.Ş. ile Fransız iletişim sirketi Thales Alenia Space"
}
] | Türksat | 10,338 | Türkiye'nin ilk uydusu Türksat 1A, 24 Ocak 1994 tarihinde fırlatılmış ve kalkışından 12 dakika sonra infilak etmiştir. Türksat 1B uydusu da aynı yıl içinde gönderilmiştir. Şirketin üçüncü uydusu Türksat 1C, 1996 yılında hizmete alınmıştır. Türksat 2A (Eurasiasat 1) uydusu ise 10 Ocak 2001 tarihinde fırlatılmıştır. Türksat 1C ile aynı konumda görev yapmıştır.
Türksat 3A uydusu, 13 Haziran 2008 saat 01:05'de Türksat A.Ş. ile Fransız iletişim sirketi Thales Alenia Space arasında imzalanan sözleşmeye bağlı olarak Fransız Guyanası'ından fırlatılmıştır.
Türksat 4A uydusu, 14 Şubat 2014 saat 23.09'da Kazakistan'da bulunan Baykonur Uzay Üssü'nden Proton taşıyıcı roketiyle fırlatıldı. 4 Ay boyunca 50.0° Doğu boylamında test edildi. 9 Haziran 2014 tarihinde test yörüngesinden ayrılıp asıl görev yapacağı 42.0° Doğu boylamındaki yerine yerleşti. Haziran 2014 sonunda hizmet vermeye başladı. 15 Temmuz 2014'te Türksat 2A'daki yayınları devralması planlanmaktaydı fakat Türksat A.Ş.'den yapılan açıklamada ramazan ayı nedeniyle yayıncı kuruluşlar ve izleyici talepleri nedeniyle aktarmaların ileri bir tarihe ertelendiği açıklandı. Fakat Türksat A.Ş. tarafından 11 Eylül 2014 tarihinde yapılan açıklamada 17 Eylül 2014 tarihini 18 Eylül 2014'e bağlayan gece yarısı Türksat 2A'dan Türksat 4A'ya kanal geçişlerinin yapılacağını açıkladı ve de 17 Eylül 2014 tarihini 18 Eylül 2014'e bağlayan gece yarısı Türksat 2A'dan Türksat 4A'ya kanal geçişleri gerçekleşti. |
Türksat 3A nereden fırlatılmıştır ? | [
{
"answer_start": 518,
"text": "Fransız Guyanası"
}
] | Türksat | 10,339 | Türkiye'nin ilk uydusu Türksat 1A, 24 Ocak 1994 tarihinde fırlatılmış ve kalkışından 12 dakika sonra infilak etmiştir. Türksat 1B uydusu da aynı yıl içinde gönderilmiştir. Şirketin üçüncü uydusu Türksat 1C, 1996 yılında hizmete alınmıştır. Türksat 2A (Eurasiasat 1) uydusu ise 10 Ocak 2001 tarihinde fırlatılmıştır. Türksat 1C ile aynı konumda görev yapmıştır.
Türksat 3A uydusu, 13 Haziran 2008 saat 01:05'de Türksat A.Ş. ile Fransız iletişim sirketi Thales Alenia Space arasında imzalanan sözleşmeye bağlı olarak Fransız Guyanası'ından fırlatılmıştır.
Türksat 4A uydusu, 14 Şubat 2014 saat 23.09'da Kazakistan'da bulunan Baykonur Uzay Üssü'nden Proton taşıyıcı roketiyle fırlatıldı. 4 Ay boyunca 50.0° Doğu boylamında test edildi. 9 Haziran 2014 tarihinde test yörüngesinden ayrılıp asıl görev yapacağı 42.0° Doğu boylamındaki yerine yerleşti. Haziran 2014 sonunda hizmet vermeye başladı. 15 Temmuz 2014'te Türksat 2A'daki yayınları devralması planlanmaktaydı fakat Türksat A.Ş.'den yapılan açıklamada ramazan ayı nedeniyle yayıncı kuruluşlar ve izleyici talepleri nedeniyle aktarmaların ileri bir tarihe ertelendiği açıklandı. Fakat Türksat A.Ş. tarafından 11 Eylül 2014 tarihinde yapılan açıklamada 17 Eylül 2014 tarihini 18 Eylül 2014'e bağlayan gece yarısı Türksat 2A'dan Türksat 4A'ya kanal geçişlerinin yapılacağını açıkladı ve de 17 Eylül 2014 tarihini 18 Eylül 2014'e bağlayan gece yarısı Türksat 2A'dan Türksat 4A'ya kanal geçişleri gerçekleşti. |
Türksat'ın üçüncü uydusu hangi yıl fırlatılmıştır ? | [
{
"answer_start": 207,
"text": "1996"
}
] | Türksat | 10,340 | Türkiye'nin ilk uydusu Türksat 1A, 24 Ocak 1994 tarihinde fırlatılmış ve kalkışından 12 dakika sonra infilak etmiştir. Türksat 1B uydusu da aynı yıl içinde gönderilmiştir. Şirketin üçüncü uydusu Türksat 1C, 1996 yılında hizmete alınmıştır. Türksat 2A (Eurasiasat 1) uydusu ise 10 Ocak 2001 tarihinde fırlatılmıştır. Türksat 1C ile aynı konumda görev yapmıştır.
Türksat 3A uydusu, 13 Haziran 2008 saat 01:05'de Türksat A.Ş. ile Fransız iletişim sirketi Thales Alenia Space arasında imzalanan sözleşmeye bağlı olarak Fransız Guyanası'ından fırlatılmıştır.
Türksat 4A uydusu, 14 Şubat 2014 saat 23.09'da Kazakistan'da bulunan Baykonur Uzay Üssü'nden Proton taşıyıcı roketiyle fırlatıldı. 4 Ay boyunca 50.0° Doğu boylamında test edildi. 9 Haziran 2014 tarihinde test yörüngesinden ayrılıp asıl görev yapacağı 42.0° Doğu boylamındaki yerine yerleşti. Haziran 2014 sonunda hizmet vermeye başladı. 15 Temmuz 2014'te Türksat 2A'daki yayınları devralması planlanmaktaydı fakat Türksat A.Ş.'den yapılan açıklamada ramazan ayı nedeniyle yayıncı kuruluşlar ve izleyici talepleri nedeniyle aktarmaların ileri bir tarihe ertelendiği açıklandı. Fakat Türksat A.Ş. tarafından 11 Eylül 2014 tarihinde yapılan açıklamada 17 Eylül 2014 tarihini 18 Eylül 2014'e bağlayan gece yarısı Türksat 2A'dan Türksat 4A'ya kanal geçişlerinin yapılacağını açıkladı ve de 17 Eylül 2014 tarihini 18 Eylül 2014'e bağlayan gece yarısı Türksat 2A'dan Türksat 4A'ya kanal geçişleri gerçekleşti. |
Türksat 1B hangi yılda gönderilmiştir ? | [
{
"answer_start": 43,
"text": "1994"
}
] | Türksat | 10,341 | Türkiye'nin ilk uydusu Türksat 1A, 24 Ocak 1994 tarihinde fırlatılmış ve kalkışından 12 dakika sonra infilak etmiştir. Türksat 1B uydusu da aynı yıl içinde gönderilmiştir. Şirketin üçüncü uydusu Türksat 1C, 1996 yılında hizmete alınmıştır. Türksat 2A (Eurasiasat 1) uydusu ise 10 Ocak 2001 tarihinde fırlatılmıştır. Türksat 1C ile aynı konumda görev yapmıştır.
Türksat 3A uydusu, 13 Haziran 2008 saat 01:05'de Türksat A.Ş. ile Fransız iletişim sirketi Thales Alenia Space arasında imzalanan sözleşmeye bağlı olarak Fransız Guyanası'ından fırlatılmıştır.
Türksat 4A uydusu, 14 Şubat 2014 saat 23.09'da Kazakistan'da bulunan Baykonur Uzay Üssü'nden Proton taşıyıcı roketiyle fırlatıldı. 4 Ay boyunca 50.0° Doğu boylamında test edildi. 9 Haziran 2014 tarihinde test yörüngesinden ayrılıp asıl görev yapacağı 42.0° Doğu boylamındaki yerine yerleşti. Haziran 2014 sonunda hizmet vermeye başladı. 15 Temmuz 2014'te Türksat 2A'daki yayınları devralması planlanmaktaydı fakat Türksat A.Ş.'den yapılan açıklamada ramazan ayı nedeniyle yayıncı kuruluşlar ve izleyici talepleri nedeniyle aktarmaların ileri bir tarihe ertelendiği açıklandı. Fakat Türksat A.Ş. tarafından 11 Eylül 2014 tarihinde yapılan açıklamada 17 Eylül 2014 tarihini 18 Eylül 2014'e bağlayan gece yarısı Türksat 2A'dan Türksat 4A'ya kanal geçişlerinin yapılacağını açıkladı ve de 17 Eylül 2014 tarihini 18 Eylül 2014'e bağlayan gece yarısı Türksat 2A'dan Türksat 4A'ya kanal geçişleri gerçekleşti. |
Türksat 1A ne zaman patlamıştır ? | [
{
"answer_start": 73,
"text": "kalkışından 12 dakika sonra"
}
] | Türksat | 10,342 | Türkiye'nin ilk uydusu Türksat 1A, 24 Ocak 1994 tarihinde fırlatılmış ve kalkışından 12 dakika sonra infilak etmiştir. Türksat 1B uydusu da aynı yıl içinde gönderilmiştir. Şirketin üçüncü uydusu Türksat 1C, 1996 yılında hizmete alınmıştır. Türksat 2A (Eurasiasat 1) uydusu ise 10 Ocak 2001 tarihinde fırlatılmıştır. Türksat 1C ile aynı konumda görev yapmıştır.
Türksat 3A uydusu, 13 Haziran 2008 saat 01:05'de Türksat A.Ş. ile Fransız iletişim sirketi Thales Alenia Space arasında imzalanan sözleşmeye bağlı olarak Fransız Guyanası'ından fırlatılmıştır.
Türksat 4A uydusu, 14 Şubat 2014 saat 23.09'da Kazakistan'da bulunan Baykonur Uzay Üssü'nden Proton taşıyıcı roketiyle fırlatıldı. 4 Ay boyunca 50.0° Doğu boylamında test edildi. 9 Haziran 2014 tarihinde test yörüngesinden ayrılıp asıl görev yapacağı 42.0° Doğu boylamındaki yerine yerleşti. Haziran 2014 sonunda hizmet vermeye başladı. 15 Temmuz 2014'te Türksat 2A'daki yayınları devralması planlanmaktaydı fakat Türksat A.Ş.'den yapılan açıklamada ramazan ayı nedeniyle yayıncı kuruluşlar ve izleyici talepleri nedeniyle aktarmaların ileri bir tarihe ertelendiği açıklandı. Fakat Türksat A.Ş. tarafından 11 Eylül 2014 tarihinde yapılan açıklamada 17 Eylül 2014 tarihini 18 Eylül 2014'e bağlayan gece yarısı Türksat 2A'dan Türksat 4A'ya kanal geçişlerinin yapılacağını açıkladı ve de 17 Eylül 2014 tarihini 18 Eylül 2014'e bağlayan gece yarısı Türksat 2A'dan Türksat 4A'ya kanal geçişleri gerçekleşti. |
Türkiye'nin ilk uydusu hangi yılda fırlatılmıştır ? | [
{
"answer_start": 43,
"text": "1994"
}
] | Türksat | 10,343 | Türkiye'nin ilk uydusu Türksat 1A, 24 Ocak 1994 tarihinde fırlatılmış ve kalkışından 12 dakika sonra infilak etmiştir. Türksat 1B uydusu da aynı yıl içinde gönderilmiştir. Şirketin üçüncü uydusu Türksat 1C, 1996 yılında hizmete alınmıştır. Türksat 2A (Eurasiasat 1) uydusu ise 10 Ocak 2001 tarihinde fırlatılmıştır. Türksat 1C ile aynı konumda görev yapmıştır.
Türksat 3A uydusu, 13 Haziran 2008 saat 01:05'de Türksat A.Ş. ile Fransız iletişim sirketi Thales Alenia Space arasında imzalanan sözleşmeye bağlı olarak Fransız Guyanası'ından fırlatılmıştır.
Türksat 4A uydusu, 14 Şubat 2014 saat 23.09'da Kazakistan'da bulunan Baykonur Uzay Üssü'nden Proton taşıyıcı roketiyle fırlatıldı. 4 Ay boyunca 50.0° Doğu boylamında test edildi. 9 Haziran 2014 tarihinde test yörüngesinden ayrılıp asıl görev yapacağı 42.0° Doğu boylamındaki yerine yerleşti. Haziran 2014 sonunda hizmet vermeye başladı. 15 Temmuz 2014'te Türksat 2A'daki yayınları devralması planlanmaktaydı fakat Türksat A.Ş.'den yapılan açıklamada ramazan ayı nedeniyle yayıncı kuruluşlar ve izleyici talepleri nedeniyle aktarmaların ileri bir tarihe ertelendiği açıklandı. Fakat Türksat A.Ş. tarafından 11 Eylül 2014 tarihinde yapılan açıklamada 17 Eylül 2014 tarihini 18 Eylül 2014'e bağlayan gece yarısı Türksat 2A'dan Türksat 4A'ya kanal geçişlerinin yapılacağını açıkladı ve de 17 Eylül 2014 tarihini 18 Eylül 2014'e bağlayan gece yarısı Türksat 2A'dan Türksat 4A'ya kanal geçişleri gerçekleşti. |
2018 ve 2019 yıllarında hangi uyduların uzaya fırlatılması planlanmaktadır ? | [
{
"answer_start": 280,
"text": "Türksat 5A ve Türksat 5B"
}
] | Türksat | 10,344 | Türksat A.Ş.; 42.0° Doğu ve 50.0° Doğu yörüngesinde sahip olduğu Türksat 3A, Türksat 4A ve Türksat 4B haberleşme uydularını işletmektedir. Türksat A.Ş. ayrıca 31.0° Doğu yörüngesinde kiraladığı Eutelsat 31A uydusuyla faaliyetlerine devam etmektedir. Şu anda Yapım Aşamasında Olan Türksat 5A ve Türksat 5B uydularının ise 42.0° Doğu yörüngesinde hizmet vermesi ve 2018 ve 2019 yıllarında uzaya gönderilmesi planlanmaktadır.
|
Türksat A.Ş. hangi uyduyu kiralamıştır ? | [
{
"answer_start": 194,
"text": "Eutelsat 31A"
}
] | Türksat | 10,345 | Türksat A.Ş.; 42.0° Doğu ve 50.0° Doğu yörüngesinde sahip olduğu Türksat 3A, Türksat 4A ve Türksat 4B haberleşme uydularını işletmektedir. Türksat A.Ş. ayrıca 31.0° Doğu yörüngesinde kiraladığı Eutelsat 31A uydusuyla faaliyetlerine devam etmektedir. Şu anda Yapım Aşamasında Olan Türksat 5A ve Türksat 5B uydularının ise 42.0° Doğu yörüngesinde hizmet vermesi ve 2018 ve 2019 yıllarında uzaya gönderilmesi planlanmaktadır.
|
Türksat A.Ş hangi uyduları işletmektedir ? | [
{
"answer_start": 14,
"text": "42.0° Doğu ve 50.0° Doğu yörüngesinde sahip olduğu Türksat 3A, Türksat 4A ve Türksat 4B"
}
] | Türksat | 10,346 | Türksat A.Ş.; 42.0° Doğu ve 50.0° Doğu yörüngesinde sahip olduğu Türksat 3A, Türksat 4A ve Türksat 4B haberleşme uydularını işletmektedir. Türksat A.Ş. ayrıca 31.0° Doğu yörüngesinde kiraladığı Eutelsat 31A uydusuyla faaliyetlerine devam etmektedir. Şu anda Yapım Aşamasında Olan Türksat 5A ve Türksat 5B uydularının ise 42.0° Doğu yörüngesinde hizmet vermesi ve 2018 ve 2019 yıllarında uzaya gönderilmesi planlanmaktadır.
|
42.0° Doğu yörüngesinde 2014 yılı sonu itibariyle kaç televizyon görev yapmaktadır ? | [
{
"answer_start": 856,
"text": "580"
}
] | Türksat | 10,347 | Türksat 4A ve Türksat 4B haberleşme uydularının tedariki için 7 Mart 2011 tarihinde Mitsubishi Electric firması ile sözleşme imzalanmıştır. Türksat 4A uydusu 14 Şubat 2014 tarihinde Kazakistan’ın Baykonur Uzay Üssü’nden Proton roketiyle uzaya gönderilmiştir. Türksat 4A BSS frekans bandında; Türkiye, Kuzey Afrika, Avrupa, Ortadoğu ve Asya’yı, FSS frekans bandında ise Sahra Altı Afrika bölgelerini kapsamaktadır. Türksat 4A uydusu üzerinde ayrıca Ka bandı da kullanılmaktadır. Türksat 4A uydusuyla daha önce hizmet verilemeyen Sahra Altı Afrika’ya da Türksat 4A aracılığıyla DTH, SNG, VSAT gibi hizmetlerin sunulması mümkün olmuştur. Türksat 4A'nın, 42.0° Doğu yörüngesinde 2016 yılı başında ömrünü tamamlaması beklenen Türksat 2A’nın yerini alması planlanmıştır. Bu yörüngedeki Türksat uyduları üzerinden yayın yapan televizyon 2014 yılı sonu itibarıyla 580’e ulaşmıştır. |
Türksat 4A hangi uydunun yerine görev yapması planlanmıştır ? | [
{
"answer_start": 721,
"text": "Türksat 2A"
}
] | Türksat | 10,348 | Türksat 4A ve Türksat 4B haberleşme uydularının tedariki için 7 Mart 2011 tarihinde Mitsubishi Electric firması ile sözleşme imzalanmıştır. Türksat 4A uydusu 14 Şubat 2014 tarihinde Kazakistan’ın Baykonur Uzay Üssü’nden Proton roketiyle uzaya gönderilmiştir. Türksat 4A BSS frekans bandında; Türkiye, Kuzey Afrika, Avrupa, Ortadoğu ve Asya’yı, FSS frekans bandında ise Sahra Altı Afrika bölgelerini kapsamaktadır. Türksat 4A uydusu üzerinde ayrıca Ka bandı da kullanılmaktadır. Türksat 4A uydusuyla daha önce hizmet verilemeyen Sahra Altı Afrika’ya da Türksat 4A aracılığıyla DTH, SNG, VSAT gibi hizmetlerin sunulması mümkün olmuştur. Türksat 4A'nın, 42.0° Doğu yörüngesinde 2016 yılı başında ömrünü tamamlaması beklenen Türksat 2A’nın yerini alması planlanmıştır. Bu yörüngedeki Türksat uyduları üzerinden yayın yapan televizyon 2014 yılı sonu itibarıyla 580’e ulaşmıştır. |
Türksat 4A uydusuna FSS frekans aralığında hangi bölgelere hizmek vermektedir ? | [
{
"answer_start": 369,
"text": "Sahra Altı Afrika bölgeleri"
}
] | Türksat | 10,349 | Türksat 4A ve Türksat 4B haberleşme uydularının tedariki için 7 Mart 2011 tarihinde Mitsubishi Electric firması ile sözleşme imzalanmıştır. Türksat 4A uydusu 14 Şubat 2014 tarihinde Kazakistan’ın Baykonur Uzay Üssü’nden Proton roketiyle uzaya gönderilmiştir. Türksat 4A BSS frekans bandında; Türkiye, Kuzey Afrika, Avrupa, Ortadoğu ve Asya’yı, FSS frekans bandında ise Sahra Altı Afrika bölgelerini kapsamaktadır. Türksat 4A uydusu üzerinde ayrıca Ka bandı da kullanılmaktadır. Türksat 4A uydusuyla daha önce hizmet verilemeyen Sahra Altı Afrika’ya da Türksat 4A aracılığıyla DTH, SNG, VSAT gibi hizmetlerin sunulması mümkün olmuştur. Türksat 4A'nın, 42.0° Doğu yörüngesinde 2016 yılı başında ömrünü tamamlaması beklenen Türksat 2A’nın yerini alması planlanmıştır. Bu yörüngedeki Türksat uyduları üzerinden yayın yapan televizyon 2014 yılı sonu itibarıyla 580’e ulaşmıştır. |
Türksat 4A uydusu hangi yıl uzaya gönderilmiştir ? | [
{
"answer_start": 167,
"text": "2014 "
}
] | Türksat | 10,350 | Türksat 4A ve Türksat 4B haberleşme uydularının tedariki için 7 Mart 2011 tarihinde Mitsubishi Electric firması ile sözleşme imzalanmıştır. Türksat 4A uydusu 14 Şubat 2014 tarihinde Kazakistan’ın Baykonur Uzay Üssü’nden Proton roketiyle uzaya gönderilmiştir. Türksat 4A BSS frekans bandında; Türkiye, Kuzey Afrika, Avrupa, Ortadoğu ve Asya’yı, FSS frekans bandında ise Sahra Altı Afrika bölgelerini kapsamaktadır. Türksat 4A uydusu üzerinde ayrıca Ka bandı da kullanılmaktadır. Türksat 4A uydusuyla daha önce hizmet verilemeyen Sahra Altı Afrika’ya da Türksat 4A aracılığıyla DTH, SNG, VSAT gibi hizmetlerin sunulması mümkün olmuştur. Türksat 4A'nın, 42.0° Doğu yörüngesinde 2016 yılı başında ömrünü tamamlaması beklenen Türksat 2A’nın yerini alması planlanmıştır. Bu yörüngedeki Türksat uyduları üzerinden yayın yapan televizyon 2014 yılı sonu itibarıyla 580’e ulaşmıştır. |
Türksat 4A hangi konumdan uzaya fırlatılmıştır ? | [
{
"answer_start": 182,
"text": "Kazakistan’ın Baykonur Uzay Üssü"
}
] | Türksat | 10,351 | Türksat 4A ve Türksat 4B haberleşme uydularının tedariki için 7 Mart 2011 tarihinde Mitsubishi Electric firması ile sözleşme imzalanmıştır. Türksat 4A uydusu 14 Şubat 2014 tarihinde Kazakistan’ın Baykonur Uzay Üssü’nden Proton roketiyle uzaya gönderilmiştir. Türksat 4A BSS frekans bandında; Türkiye, Kuzey Afrika, Avrupa, Ortadoğu ve Asya’yı, FSS frekans bandında ise Sahra Altı Afrika bölgelerini kapsamaktadır. Türksat 4A uydusu üzerinde ayrıca Ka bandı da kullanılmaktadır. Türksat 4A uydusuyla daha önce hizmet verilemeyen Sahra Altı Afrika’ya da Türksat 4A aracılığıyla DTH, SNG, VSAT gibi hizmetlerin sunulması mümkün olmuştur. Türksat 4A'nın, 42.0° Doğu yörüngesinde 2016 yılı başında ömrünü tamamlaması beklenen Türksat 2A’nın yerini alması planlanmıştır. Bu yörüngedeki Türksat uyduları üzerinden yayın yapan televizyon 2014 yılı sonu itibarıyla 580’e ulaşmıştır. |
Türksat 4A ve Türksat 4B uydularının temini için hangi firmayla anlaşılmıştır ? | [
{
"answer_start": 84,
"text": "Mitsubishi Electric"
}
] | Türksat | 10,352 | Türksat 4A ve Türksat 4B haberleşme uydularının tedariki için 7 Mart 2011 tarihinde Mitsubishi Electric firması ile sözleşme imzalanmıştır. Türksat 4A uydusu 14 Şubat 2014 tarihinde Kazakistan’ın Baykonur Uzay Üssü’nden Proton roketiyle uzaya gönderilmiştir. Türksat 4A BSS frekans bandında; Türkiye, Kuzey Afrika, Avrupa, Ortadoğu ve Asya’yı, FSS frekans bandında ise Sahra Altı Afrika bölgelerini kapsamaktadır. Türksat 4A uydusu üzerinde ayrıca Ka bandı da kullanılmaktadır. Türksat 4A uydusuyla daha önce hizmet verilemeyen Sahra Altı Afrika’ya da Türksat 4A aracılığıyla DTH, SNG, VSAT gibi hizmetlerin sunulması mümkün olmuştur. Türksat 4A'nın, 42.0° Doğu yörüngesinde 2016 yılı başında ömrünü tamamlaması beklenen Türksat 2A’nın yerini alması planlanmıştır. Bu yörüngedeki Türksat uyduları üzerinden yayın yapan televizyon 2014 yılı sonu itibarıyla 580’e ulaşmıştır. |
İzmir'deki hangi üniversites nanoteknoloji alanında çalışmalar yürütmek için plan yapmıştır ? | [
{
"answer_start": 1800,
"text": "Gediz Üniversitesi "
}
] | Türkiye'de nanoteknoloji | 10,353 | Türkiye Bilim Merkezleri Vakfı Bilim Merkezi'nin genç öğrencilere yönelik Nanoteknoloji atölyesi mevcuttur. Bu atölye eğitimi bir AB projesidir ve Türkiye'de bu yaş grubuna eğitim veren tek kuruluştur.
Nanoteknolojinin 2025 yılı itibarıyla hayatımızı büyük ölçüde etkileyeceği düşünülmektedir. Türkiye de şimdiden nanoteknolojiyi üretir hale gelebilmek için uygun adımlar atmaya başlamıştır. Tübitak'ın 2023 Vizyon Programı'nda nanoteknoloji yer almış ve yol haritası oluşturulmuştur. En önemli gelişme Bilkent Üniversitesi'nde Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Merkezi'nin (UNAM) kurulmasıdır. Bu merkezin amacı Türkiye'de nanoteknolojinin araştırma merkezi olmaktır. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) tarafından 28 milyon TL yatırım yapılan merkez son derece modern aletlerle donatılmıştır.
Türkiye'nin her yerinden araştırmacılar UNAM'ın bu imkânlanlarından yararlanabilmektedir. Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü, TÜBİTAK MAM, gibi merkezler de nanoteknoloji araştırması yapılan yerlerdendir. Türkiye'de nanoteknoloji ile ilgili etkinlikler de yapılmaktadır. Bunlardan bazıları 4 yıldan beri yapılan NANO TR konferansları, 22-23 Aralık 2008 tarihleri arasında Sabancı Center'daki "Nanoteknoloji Pazarı"'dır. Şu anda Türkiye'de yeni kurulan 13 tane nanoteknoloji şirketi vardır. Büyük şirketlerin de nanoteknolojik ürünleri piyasaya sürülmüştür.
Pamukkale Üniversitesi’nde, nano teknoloji kullanılarak pamuklu kumaşların deterjan ve suya gerek kalmadan güneş ışığında kendi kendini temizlemesini sağlayan ürün geliştirilmiştir. Ayrıca Yıldız Teknik Üniversitesi'nin Türkiye'de bir ilki gerçekleştirerek ulusal alanda 17-18 Haziran 2011 tarihlerinde "Ulusal Nano-Teknoloji Öğrenci Kongresi" düzenlemesi, Türkiye'nin nano teknolojiye olan ilgisini ve ufkunu daha da genişletecektir. İzmir'de bulunan Gediz Üniversitesi de Nanoteknoloji alanında çalışmalar yapmayı planlamaktadır. |
Pamukkale Üniversitesi’nde nanoteknoloji alanında nasıl bir ürün geliştirmiştir ? | [
{
"answer_start": 1404,
"text": "pamuklu kumaşların deterjan ve suya gerek kalmadan güneş ışığında kendi kendini temizlemesini sağlayan ürün"
}
] | Türkiye'de nanoteknoloji | 10,354 | Türkiye Bilim Merkezleri Vakfı Bilim Merkezi'nin genç öğrencilere yönelik Nanoteknoloji atölyesi mevcuttur. Bu atölye eğitimi bir AB projesidir ve Türkiye'de bu yaş grubuna eğitim veren tek kuruluştur.
Nanoteknolojinin 2025 yılı itibarıyla hayatımızı büyük ölçüde etkileyeceği düşünülmektedir. Türkiye de şimdiden nanoteknolojiyi üretir hale gelebilmek için uygun adımlar atmaya başlamıştır. Tübitak'ın 2023 Vizyon Programı'nda nanoteknoloji yer almış ve yol haritası oluşturulmuştur. En önemli gelişme Bilkent Üniversitesi'nde Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Merkezi'nin (UNAM) kurulmasıdır. Bu merkezin amacı Türkiye'de nanoteknolojinin araştırma merkezi olmaktır. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) tarafından 28 milyon TL yatırım yapılan merkez son derece modern aletlerle donatılmıştır.
Türkiye'nin her yerinden araştırmacılar UNAM'ın bu imkânlanlarından yararlanabilmektedir. Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü, TÜBİTAK MAM, gibi merkezler de nanoteknoloji araştırması yapılan yerlerdendir. Türkiye'de nanoteknoloji ile ilgili etkinlikler de yapılmaktadır. Bunlardan bazıları 4 yıldan beri yapılan NANO TR konferansları, 22-23 Aralık 2008 tarihleri arasında Sabancı Center'daki "Nanoteknoloji Pazarı"'dır. Şu anda Türkiye'de yeni kurulan 13 tane nanoteknoloji şirketi vardır. Büyük şirketlerin de nanoteknolojik ürünleri piyasaya sürülmüştür.
Pamukkale Üniversitesi’nde, nano teknoloji kullanılarak pamuklu kumaşların deterjan ve suya gerek kalmadan güneş ışığında kendi kendini temizlemesini sağlayan ürün geliştirilmiştir. Ayrıca Yıldız Teknik Üniversitesi'nin Türkiye'de bir ilki gerçekleştirerek ulusal alanda 17-18 Haziran 2011 tarihlerinde "Ulusal Nano-Teknoloji Öğrenci Kongresi" düzenlemesi, Türkiye'nin nano teknolojiye olan ilgisini ve ufkunu daha da genişletecektir. İzmir'de bulunan Gediz Üniversitesi de Nanoteknoloji alanında çalışmalar yapmayı planlamaktadır. |
Türkiye'de kaç tane nanoteknoloji firması bulunmaktadır ? | [
{
"answer_start": 1242,
"text": "13 "
}
] | Türkiye'de nanoteknoloji | 10,355 | Türkiye Bilim Merkezleri Vakfı Bilim Merkezi'nin genç öğrencilere yönelik Nanoteknoloji atölyesi mevcuttur. Bu atölye eğitimi bir AB projesidir ve Türkiye'de bu yaş grubuna eğitim veren tek kuruluştur.
Nanoteknolojinin 2025 yılı itibarıyla hayatımızı büyük ölçüde etkileyeceği düşünülmektedir. Türkiye de şimdiden nanoteknolojiyi üretir hale gelebilmek için uygun adımlar atmaya başlamıştır. Tübitak'ın 2023 Vizyon Programı'nda nanoteknoloji yer almış ve yol haritası oluşturulmuştur. En önemli gelişme Bilkent Üniversitesi'nde Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Merkezi'nin (UNAM) kurulmasıdır. Bu merkezin amacı Türkiye'de nanoteknolojinin araştırma merkezi olmaktır. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) tarafından 28 milyon TL yatırım yapılan merkez son derece modern aletlerle donatılmıştır.
Türkiye'nin her yerinden araştırmacılar UNAM'ın bu imkânlanlarından yararlanabilmektedir. Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü, TÜBİTAK MAM, gibi merkezler de nanoteknoloji araştırması yapılan yerlerdendir. Türkiye'de nanoteknoloji ile ilgili etkinlikler de yapılmaktadır. Bunlardan bazıları 4 yıldan beri yapılan NANO TR konferansları, 22-23 Aralık 2008 tarihleri arasında Sabancı Center'daki "Nanoteknoloji Pazarı"'dır. Şu anda Türkiye'de yeni kurulan 13 tane nanoteknoloji şirketi vardır. Büyük şirketlerin de nanoteknolojik ürünleri piyasaya sürülmüştür.
Pamukkale Üniversitesi’nde, nano teknoloji kullanılarak pamuklu kumaşların deterjan ve suya gerek kalmadan güneş ışığında kendi kendini temizlemesini sağlayan ürün geliştirilmiştir. Ayrıca Yıldız Teknik Üniversitesi'nin Türkiye'de bir ilki gerçekleştirerek ulusal alanda 17-18 Haziran 2011 tarihlerinde "Ulusal Nano-Teknoloji Öğrenci Kongresi" düzenlemesi, Türkiye'nin nano teknolojiye olan ilgisini ve ufkunu daha da genişletecektir. İzmir'de bulunan Gediz Üniversitesi de Nanoteknoloji alanında çalışmalar yapmayı planlamaktadır. |
Türkiyede nanoteknoloji alanında 4 yıldır yapılan etkinlik nedir ? | [
{
"answer_start": 1102,
"text": "NANO TR konferansları"
}
] | Türkiye'de nanoteknoloji | 10,356 | Türkiye Bilim Merkezleri Vakfı Bilim Merkezi'nin genç öğrencilere yönelik Nanoteknoloji atölyesi mevcuttur. Bu atölye eğitimi bir AB projesidir ve Türkiye'de bu yaş grubuna eğitim veren tek kuruluştur.
Nanoteknolojinin 2025 yılı itibarıyla hayatımızı büyük ölçüde etkileyeceği düşünülmektedir. Türkiye de şimdiden nanoteknolojiyi üretir hale gelebilmek için uygun adımlar atmaya başlamıştır. Tübitak'ın 2023 Vizyon Programı'nda nanoteknoloji yer almış ve yol haritası oluşturulmuştur. En önemli gelişme Bilkent Üniversitesi'nde Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Merkezi'nin (UNAM) kurulmasıdır. Bu merkezin amacı Türkiye'de nanoteknolojinin araştırma merkezi olmaktır. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) tarafından 28 milyon TL yatırım yapılan merkez son derece modern aletlerle donatılmıştır.
Türkiye'nin her yerinden araştırmacılar UNAM'ın bu imkânlanlarından yararlanabilmektedir. Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü, TÜBİTAK MAM, gibi merkezler de nanoteknoloji araştırması yapılan yerlerdendir. Türkiye'de nanoteknoloji ile ilgili etkinlikler de yapılmaktadır. Bunlardan bazıları 4 yıldan beri yapılan NANO TR konferansları, 22-23 Aralık 2008 tarihleri arasında Sabancı Center'daki "Nanoteknoloji Pazarı"'dır. Şu anda Türkiye'de yeni kurulan 13 tane nanoteknoloji şirketi vardır. Büyük şirketlerin de nanoteknolojik ürünleri piyasaya sürülmüştür.
Pamukkale Üniversitesi’nde, nano teknoloji kullanılarak pamuklu kumaşların deterjan ve suya gerek kalmadan güneş ışığında kendi kendini temizlemesini sağlayan ürün geliştirilmiştir. Ayrıca Yıldız Teknik Üniversitesi'nin Türkiye'de bir ilki gerçekleştirerek ulusal alanda 17-18 Haziran 2011 tarihlerinde "Ulusal Nano-Teknoloji Öğrenci Kongresi" düzenlemesi, Türkiye'nin nano teknolojiye olan ilgisini ve ufkunu daha da genişletecektir. İzmir'de bulunan Gediz Üniversitesi de Nanoteknoloji alanında çalışmalar yapmayı planlamaktadır. |
UNAM'ın imkanlarından kimler faydalanabilmektedir ? | [
{
"answer_start": 792,
"text": "Türkiye'nin her yerinden araştırmacılar"
}
] | Türkiye'de nanoteknoloji | 10,357 | Türkiye Bilim Merkezleri Vakfı Bilim Merkezi'nin genç öğrencilere yönelik Nanoteknoloji atölyesi mevcuttur. Bu atölye eğitimi bir AB projesidir ve Türkiye'de bu yaş grubuna eğitim veren tek kuruluştur.
Nanoteknolojinin 2025 yılı itibarıyla hayatımızı büyük ölçüde etkileyeceği düşünülmektedir. Türkiye de şimdiden nanoteknolojiyi üretir hale gelebilmek için uygun adımlar atmaya başlamıştır. Tübitak'ın 2023 Vizyon Programı'nda nanoteknoloji yer almış ve yol haritası oluşturulmuştur. En önemli gelişme Bilkent Üniversitesi'nde Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Merkezi'nin (UNAM) kurulmasıdır. Bu merkezin amacı Türkiye'de nanoteknolojinin araştırma merkezi olmaktır. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) tarafından 28 milyon TL yatırım yapılan merkez son derece modern aletlerle donatılmıştır.
Türkiye'nin her yerinden araştırmacılar UNAM'ın bu imkânlanlarından yararlanabilmektedir. Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü, TÜBİTAK MAM, gibi merkezler de nanoteknoloji araştırması yapılan yerlerdendir. Türkiye'de nanoteknoloji ile ilgili etkinlikler de yapılmaktadır. Bunlardan bazıları 4 yıldan beri yapılan NANO TR konferansları, 22-23 Aralık 2008 tarihleri arasında Sabancı Center'daki "Nanoteknoloji Pazarı"'dır. Şu anda Türkiye'de yeni kurulan 13 tane nanoteknoloji şirketi vardır. Büyük şirketlerin de nanoteknolojik ürünleri piyasaya sürülmüştür.
Pamukkale Üniversitesi’nde, nano teknoloji kullanılarak pamuklu kumaşların deterjan ve suya gerek kalmadan güneş ışığında kendi kendini temizlemesini sağlayan ürün geliştirilmiştir. Ayrıca Yıldız Teknik Üniversitesi'nin Türkiye'de bir ilki gerçekleştirerek ulusal alanda 17-18 Haziran 2011 tarihlerinde "Ulusal Nano-Teknoloji Öğrenci Kongresi" düzenlemesi, Türkiye'nin nano teknolojiye olan ilgisini ve ufkunu daha da genişletecektir. İzmir'de bulunan Gediz Üniversitesi de Nanoteknoloji alanında çalışmalar yapmayı planlamaktadır. |
DPT UNAM için kaç milyon liralık yatırım yapmıştır ? | [
{
"answer_start": 712,
"text": "28 milyon TL"
}
] | Türkiye'de nanoteknoloji | 10,358 | Türkiye Bilim Merkezleri Vakfı Bilim Merkezi'nin genç öğrencilere yönelik Nanoteknoloji atölyesi mevcuttur. Bu atölye eğitimi bir AB projesidir ve Türkiye'de bu yaş grubuna eğitim veren tek kuruluştur.
Nanoteknolojinin 2025 yılı itibarıyla hayatımızı büyük ölçüde etkileyeceği düşünülmektedir. Türkiye de şimdiden nanoteknolojiyi üretir hale gelebilmek için uygun adımlar atmaya başlamıştır. Tübitak'ın 2023 Vizyon Programı'nda nanoteknoloji yer almış ve yol haritası oluşturulmuştur. En önemli gelişme Bilkent Üniversitesi'nde Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Merkezi'nin (UNAM) kurulmasıdır. Bu merkezin amacı Türkiye'de nanoteknolojinin araştırma merkezi olmaktır. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) tarafından 28 milyon TL yatırım yapılan merkez son derece modern aletlerle donatılmıştır.
Türkiye'nin her yerinden araştırmacılar UNAM'ın bu imkânlanlarından yararlanabilmektedir. Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü, TÜBİTAK MAM, gibi merkezler de nanoteknoloji araştırması yapılan yerlerdendir. Türkiye'de nanoteknoloji ile ilgili etkinlikler de yapılmaktadır. Bunlardan bazıları 4 yıldan beri yapılan NANO TR konferansları, 22-23 Aralık 2008 tarihleri arasında Sabancı Center'daki "Nanoteknoloji Pazarı"'dır. Şu anda Türkiye'de yeni kurulan 13 tane nanoteknoloji şirketi vardır. Büyük şirketlerin de nanoteknolojik ürünleri piyasaya sürülmüştür.
Pamukkale Üniversitesi’nde, nano teknoloji kullanılarak pamuklu kumaşların deterjan ve suya gerek kalmadan güneş ışığında kendi kendini temizlemesini sağlayan ürün geliştirilmiştir. Ayrıca Yıldız Teknik Üniversitesi'nin Türkiye'de bir ilki gerçekleştirerek ulusal alanda 17-18 Haziran 2011 tarihlerinde "Ulusal Nano-Teknoloji Öğrenci Kongresi" düzenlemesi, Türkiye'nin nano teknolojiye olan ilgisini ve ufkunu daha da genişletecektir. İzmir'de bulunan Gediz Üniversitesi de Nanoteknoloji alanında çalışmalar yapmayı planlamaktadır. |
UNAM'ın amacı nedir ? | [
{
"answer_start": 613,
"text": "Türkiye'de nanoteknolojinin araştırma merkezi olmak"
}
] | Türkiye'de nanoteknoloji | 10,359 | Türkiye Bilim Merkezleri Vakfı Bilim Merkezi'nin genç öğrencilere yönelik Nanoteknoloji atölyesi mevcuttur. Bu atölye eğitimi bir AB projesidir ve Türkiye'de bu yaş grubuna eğitim veren tek kuruluştur.
Nanoteknolojinin 2025 yılı itibarıyla hayatımızı büyük ölçüde etkileyeceği düşünülmektedir. Türkiye de şimdiden nanoteknolojiyi üretir hale gelebilmek için uygun adımlar atmaya başlamıştır. Tübitak'ın 2023 Vizyon Programı'nda nanoteknoloji yer almış ve yol haritası oluşturulmuştur. En önemli gelişme Bilkent Üniversitesi'nde Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Merkezi'nin (UNAM) kurulmasıdır. Bu merkezin amacı Türkiye'de nanoteknolojinin araştırma merkezi olmaktır. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) tarafından 28 milyon TL yatırım yapılan merkez son derece modern aletlerle donatılmıştır.
Türkiye'nin her yerinden araştırmacılar UNAM'ın bu imkânlanlarından yararlanabilmektedir. Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü, TÜBİTAK MAM, gibi merkezler de nanoteknoloji araştırması yapılan yerlerdendir. Türkiye'de nanoteknoloji ile ilgili etkinlikler de yapılmaktadır. Bunlardan bazıları 4 yıldan beri yapılan NANO TR konferansları, 22-23 Aralık 2008 tarihleri arasında Sabancı Center'daki "Nanoteknoloji Pazarı"'dır. Şu anda Türkiye'de yeni kurulan 13 tane nanoteknoloji şirketi vardır. Büyük şirketlerin de nanoteknolojik ürünleri piyasaya sürülmüştür.
Pamukkale Üniversitesi’nde, nano teknoloji kullanılarak pamuklu kumaşların deterjan ve suya gerek kalmadan güneş ışığında kendi kendini temizlemesini sağlayan ürün geliştirilmiştir. Ayrıca Yıldız Teknik Üniversitesi'nin Türkiye'de bir ilki gerçekleştirerek ulusal alanda 17-18 Haziran 2011 tarihlerinde "Ulusal Nano-Teknoloji Öğrenci Kongresi" düzenlemesi, Türkiye'nin nano teknolojiye olan ilgisini ve ufkunu daha da genişletecektir. İzmir'de bulunan Gediz Üniversitesi de Nanoteknoloji alanında çalışmalar yapmayı planlamaktadır. |
Tübitak'ın 2023 yılında yol haritası oluşturduğu alan hangisidir ? | [
{
"answer_start": 431,
"text": "nanoteknoloji "
}
] | Türkiye'de nanoteknoloji | 10,360 | Türkiye Bilim Merkezleri Vakfı Bilim Merkezi'nin genç öğrencilere yönelik Nanoteknoloji atölyesi mevcuttur. Bu atölye eğitimi bir AB projesidir ve Türkiye'de bu yaş grubuna eğitim veren tek kuruluştur.
Nanoteknolojinin 2025 yılı itibarıyla hayatımızı büyük ölçüde etkileyeceği düşünülmektedir. Türkiye de şimdiden nanoteknolojiyi üretir hale gelebilmek için uygun adımlar atmaya başlamıştır. Tübitak'ın 2023 Vizyon Programı'nda nanoteknoloji yer almış ve yol haritası oluşturulmuştur. En önemli gelişme Bilkent Üniversitesi'nde Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Merkezi'nin (UNAM) kurulmasıdır. Bu merkezin amacı Türkiye'de nanoteknolojinin araştırma merkezi olmaktır. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) tarafından 28 milyon TL yatırım yapılan merkez son derece modern aletlerle donatılmıştır.
Türkiye'nin her yerinden araştırmacılar UNAM'ın bu imkânlanlarından yararlanabilmektedir. Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü, TÜBİTAK MAM, gibi merkezler de nanoteknoloji araştırması yapılan yerlerdendir. Türkiye'de nanoteknoloji ile ilgili etkinlikler de yapılmaktadır. Bunlardan bazıları 4 yıldan beri yapılan NANO TR konferansları, 22-23 Aralık 2008 tarihleri arasında Sabancı Center'daki "Nanoteknoloji Pazarı"'dır. Şu anda Türkiye'de yeni kurulan 13 tane nanoteknoloji şirketi vardır. Büyük şirketlerin de nanoteknolojik ürünleri piyasaya sürülmüştür.
Pamukkale Üniversitesi’nde, nano teknoloji kullanılarak pamuklu kumaşların deterjan ve suya gerek kalmadan güneş ışığında kendi kendini temizlemesini sağlayan ürün geliştirilmiştir. Ayrıca Yıldız Teknik Üniversitesi'nin Türkiye'de bir ilki gerçekleştirerek ulusal alanda 17-18 Haziran 2011 tarihlerinde "Ulusal Nano-Teknoloji Öğrenci Kongresi" düzenlemesi, Türkiye'nin nano teknolojiye olan ilgisini ve ufkunu daha da genişletecektir. İzmir'de bulunan Gediz Üniversitesi de Nanoteknoloji alanında çalışmalar yapmayı planlamaktadır. |
Türkiye Bilim Merkezleri Vakfı hangi insanlar için Nanoteknoloji atölyesini kurmuştur ? | [
{
"answer_start": 49,
"text": "genç öğrenciler"
}
] | Türkiye'de nanoteknoloji | 10,361 | Türkiye Bilim Merkezleri Vakfı Bilim Merkezi'nin genç öğrencilere yönelik Nanoteknoloji atölyesi mevcuttur. Bu atölye eğitimi bir AB projesidir ve Türkiye'de bu yaş grubuna eğitim veren tek kuruluştur.
Nanoteknolojinin 2025 yılı itibarıyla hayatımızı büyük ölçüde etkileyeceği düşünülmektedir. Türkiye de şimdiden nanoteknolojiyi üretir hale gelebilmek için uygun adımlar atmaya başlamıştır. Tübitak'ın 2023 Vizyon Programı'nda nanoteknoloji yer almış ve yol haritası oluşturulmuştur. En önemli gelişme Bilkent Üniversitesi'nde Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Merkezi'nin (UNAM) kurulmasıdır. Bu merkezin amacı Türkiye'de nanoteknolojinin araştırma merkezi olmaktır. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) tarafından 28 milyon TL yatırım yapılan merkez son derece modern aletlerle donatılmıştır.
Türkiye'nin her yerinden araştırmacılar UNAM'ın bu imkânlanlarından yararlanabilmektedir. Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü, TÜBİTAK MAM, gibi merkezler de nanoteknoloji araştırması yapılan yerlerdendir. Türkiye'de nanoteknoloji ile ilgili etkinlikler de yapılmaktadır. Bunlardan bazıları 4 yıldan beri yapılan NANO TR konferansları, 22-23 Aralık 2008 tarihleri arasında Sabancı Center'daki "Nanoteknoloji Pazarı"'dır. Şu anda Türkiye'de yeni kurulan 13 tane nanoteknoloji şirketi vardır. Büyük şirketlerin de nanoteknolojik ürünleri piyasaya sürülmüştür.
Pamukkale Üniversitesi’nde, nano teknoloji kullanılarak pamuklu kumaşların deterjan ve suya gerek kalmadan güneş ışığında kendi kendini temizlemesini sağlayan ürün geliştirilmiştir. Ayrıca Yıldız Teknik Üniversitesi'nin Türkiye'de bir ilki gerçekleştirerek ulusal alanda 17-18 Haziran 2011 tarihlerinde "Ulusal Nano-Teknoloji Öğrenci Kongresi" düzenlemesi, Türkiye'nin nano teknolojiye olan ilgisini ve ufkunu daha da genişletecektir. İzmir'de bulunan Gediz Üniversitesi de Nanoteknoloji alanında çalışmalar yapmayı planlamaktadır. |
Silahtarağa Termik Santrali hangi yıla kadar hizmet vermiştir ? | [
{
"answer_start": 813,
"text": "1983 "
}
] | Türkiye'de elektriğin tarihi | 10,362 | Türkiye'de elektrik enerjisi, ilk kez 1902 yılında Tarsus'ta kurulan bir hidroelektrik santral ile üretilmeye ve kullanılmaya başlanmıştır. II.Abdülhamid sayesinde kurulmuştur. O dönemde, Tarsus Belediyesi'nde çalışan Avusturyalı Dörfler tarafından, Berdan Nehri Bentbaşı mevkiinde kurulan hidroelektrik santralından, sudeğirmeni milinin transmisyon kayışı ile 2kW'lık bir dinamoyu bağlanmasıyla, 15 Eylül 1902 tarihinde Tarsus'a elektrik sağlandı. Üretilen elektrik enerjisi ile önce Tarsus'un sokakları aydınlatıldı. Elektrikle aydınlanan ilk konutlar ise Müftüzade Sadık Paşa (Sadık Eliyeşil) ile Sorgu Hakimi Yakup Efendinin evleri oldu.
1914 yılında ilk kayda değer elektrik üretim tesisi olarak Silahtarağa Termik Santralı hizmete girmiştir. 14 Şubat 1914'te açılan bu tesis, ekonomik ömrünü tamamladığı 1983 yılına kadar hizmet vermiştir. |
Elektrikle ilk olarak kimlere ait evler aydınlatıldı ? | [
{
"answer_start": 558,
"text": "Müftüzade Sadık Paşa (Sadık Eliyeşil) ile Sorgu Hakimi Yakup Efendi"
}
] | Türkiye'de elektriğin tarihi | 10,363 | Türkiye'de elektrik enerjisi, ilk kez 1902 yılında Tarsus'ta kurulan bir hidroelektrik santral ile üretilmeye ve kullanılmaya başlanmıştır. II.Abdülhamid sayesinde kurulmuştur. O dönemde, Tarsus Belediyesi'nde çalışan Avusturyalı Dörfler tarafından, Berdan Nehri Bentbaşı mevkiinde kurulan hidroelektrik santralından, sudeğirmeni milinin transmisyon kayışı ile 2kW'lık bir dinamoyu bağlanmasıyla, 15 Eylül 1902 tarihinde Tarsus'a elektrik sağlandı. Üretilen elektrik enerjisi ile önce Tarsus'un sokakları aydınlatıldı. Elektrikle aydınlanan ilk konutlar ise Müftüzade Sadık Paşa (Sadık Eliyeşil) ile Sorgu Hakimi Yakup Efendinin evleri oldu.
1914 yılında ilk kayda değer elektrik üretim tesisi olarak Silahtarağa Termik Santralı hizmete girmiştir. 14 Şubat 1914'te açılan bu tesis, ekonomik ömrünü tamamladığı 1983 yılına kadar hizmet vermiştir. |
Üretilen ilk elektrik enerjisi ile ilk olarak ne yapıldı ? | [
{
"answer_start": 485,
"text": "Tarsus'un sokakları aydınlatıldı"
}
] | Türkiye'de elektriğin tarihi | 10,364 | Türkiye'de elektrik enerjisi, ilk kez 1902 yılında Tarsus'ta kurulan bir hidroelektrik santral ile üretilmeye ve kullanılmaya başlanmıştır. II.Abdülhamid sayesinde kurulmuştur. O dönemde, Tarsus Belediyesi'nde çalışan Avusturyalı Dörfler tarafından, Berdan Nehri Bentbaşı mevkiinde kurulan hidroelektrik santralından, sudeğirmeni milinin transmisyon kayışı ile 2kW'lık bir dinamoyu bağlanmasıyla, 15 Eylül 1902 tarihinde Tarsus'a elektrik sağlandı. Üretilen elektrik enerjisi ile önce Tarsus'un sokakları aydınlatıldı. Elektrikle aydınlanan ilk konutlar ise Müftüzade Sadık Paşa (Sadık Eliyeşil) ile Sorgu Hakimi Yakup Efendinin evleri oldu.
1914 yılında ilk kayda değer elektrik üretim tesisi olarak Silahtarağa Termik Santralı hizmete girmiştir. 14 Şubat 1914'te açılan bu tesis, ekonomik ömrünü tamamladığı 1983 yılına kadar hizmet vermiştir. |
Hidroelektrik santralinden Tarsus şehrine elektrik hangi tarihte sağlanmıştır ? | [
{
"answer_start": 397,
"text": "15 Eylül 1902"
}
] | Türkiye'de elektriğin tarihi | 10,365 | Türkiye'de elektrik enerjisi, ilk kez 1902 yılında Tarsus'ta kurulan bir hidroelektrik santral ile üretilmeye ve kullanılmaya başlanmıştır. II.Abdülhamid sayesinde kurulmuştur. O dönemde, Tarsus Belediyesi'nde çalışan Avusturyalı Dörfler tarafından, Berdan Nehri Bentbaşı mevkiinde kurulan hidroelektrik santralından, sudeğirmeni milinin transmisyon kayışı ile 2kW'lık bir dinamoyu bağlanmasıyla, 15 Eylül 1902 tarihinde Tarsus'a elektrik sağlandı. Üretilen elektrik enerjisi ile önce Tarsus'un sokakları aydınlatıldı. Elektrikle aydınlanan ilk konutlar ise Müftüzade Sadık Paşa (Sadık Eliyeşil) ile Sorgu Hakimi Yakup Efendinin evleri oldu.
1914 yılında ilk kayda değer elektrik üretim tesisi olarak Silahtarağa Termik Santralı hizmete girmiştir. 14 Şubat 1914'te açılan bu tesis, ekonomik ömrünü tamamladığı 1983 yılına kadar hizmet vermiştir. |
Türkiye'de elektrik enerjisi hangi şehirde ilk kez üretilip kullanılmaya başlanmıştır ? | [
{
"answer_start": 51,
"text": "Tarsus"
}
] | Türkiye'de elektriğin tarihi | 10,366 | Türkiye'de elektrik enerjisi, ilk kez 1902 yılında Tarsus'ta kurulan bir hidroelektrik santral ile üretilmeye ve kullanılmaya başlanmıştır. II.Abdülhamid sayesinde kurulmuştur. O dönemde, Tarsus Belediyesi'nde çalışan Avusturyalı Dörfler tarafından, Berdan Nehri Bentbaşı mevkiinde kurulan hidroelektrik santralından, sudeğirmeni milinin transmisyon kayışı ile 2kW'lık bir dinamoyu bağlanmasıyla, 15 Eylül 1902 tarihinde Tarsus'a elektrik sağlandı. Üretilen elektrik enerjisi ile önce Tarsus'un sokakları aydınlatıldı. Elektrikle aydınlanan ilk konutlar ise Müftüzade Sadık Paşa (Sadık Eliyeşil) ile Sorgu Hakimi Yakup Efendinin evleri oldu.
1914 yılında ilk kayda değer elektrik üretim tesisi olarak Silahtarağa Termik Santralı hizmete girmiştir. 14 Şubat 1914'te açılan bu tesis, ekonomik ömrünü tamamladığı 1983 yılına kadar hizmet vermiştir. |
1956 yılında ulusal elektrik sistemine bağlanan tesisler nelerdir ? | [
{
"answer_start": 1747,
"text": "Adana yakınlarında Seyhan Barajı ve HES, Ankara yakınlarındaki Sarıyar barajı ve HES ile Kütahya yakınlarındaki Tunçbilek Termik Santralı"
}
] | Türkiye'de elektriğin tarihi | 10,367 | 1930'lu yıllara kadar Türkiye'deki elektrik çalışmaları, genelde yabancı işletmelerin elinde olan küçük yerel santraller ve onların beslediği birbirlerinden ayrı yerel dağıtım şebekelerinin işletilmesi şeklinde olmuştur. 1939 yılında yabancı şirketlere verilmiş olan bu imtiyazlar devletleştirilerek genellikle dağıtım hizmetleri belediyelere devredilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu 1923 yılında, kurulu güç 33 MW ve yıllık üretim 45 milyon KWh iken; 1935 yılına gelindiğinde, kurulu güç 126,2 MW, üretim ise 213 milyon kWh, elektriklenmiş il sayısı ise 43'tür. 1933 yılında 2301 sayılı Kanun ile İller Bankası kuruldu.
1935 yılında, 2805 sayılı Kanun ile kurulan Etibank’ın 3 ana işlevinden biri elektrik işletmeciliği olarak düzenlenmiştir. Yine aynı yıl, 2804 sayılı Kanun ile Maden Tetkik Arama (MTA), 2819 sayılı Kanun ile Elektrik İşleri Etüd İdaresi (EİEİ) kurulmuşlardır. 1954 yılında Devlet Su İşleri (DSİ) kurulana kadar hidroelektrik tesis dahil tüm üretim ve dağıtım Etibank önderliğinde bu kuruluşların katkılarıyla yürütülmüş, küçük kapasiteli dizel ve hidrolik santraller ve birçok sanayi kuruluşunun ve belediyelerin işlettiği dizel santraller ile şehirlerin elektrik ihtiyaçları karşılanmaya çalışılmıştır.
1948 yılında, Silahtarağa Termik Santralı’ndan o güne en büyük tesis olan Zonguldak'daki Çatalağzı Termik Santralı devreye girmiş ve 1952 yılında 154 kV'luk bir Enerji nakil hattı ile İstanbul'a elektrik takviyesi yapılmıştır. Bu Enerji nakil hattı, ulusal enerji sisteminin de (Enterkonnekte sistem) başlangıcını oluşturmuştur.
1950'li yıllarda, Türkiye'nin kurulu gücü 407.8 MW, yıllık üretim ise 500 milyon kWh'a ulaşmıştır. 1956 yılında 3 önemli tesis ulusal elektrik sistemine bağlanmıştır. Bunlar; Adana yakınlarında Seyhan Barajı ve HES, Ankara yakınlarındaki Sarıyar barajı ve HES ile Kütahya yakınlarındaki Tunçbilek Termik Santralı'dır.
|
1950'li yıllarda elektrik üretimi ne kadardır ? | [
{
"answer_start": 1642,
"text": "500 milyon kWh"
}
] | Türkiye'de elektriğin tarihi | 10,368 | 1930'lu yıllara kadar Türkiye'deki elektrik çalışmaları, genelde yabancı işletmelerin elinde olan küçük yerel santraller ve onların beslediği birbirlerinden ayrı yerel dağıtım şebekelerinin işletilmesi şeklinde olmuştur. 1939 yılında yabancı şirketlere verilmiş olan bu imtiyazlar devletleştirilerek genellikle dağıtım hizmetleri belediyelere devredilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu 1923 yılında, kurulu güç 33 MW ve yıllık üretim 45 milyon KWh iken; 1935 yılına gelindiğinde, kurulu güç 126,2 MW, üretim ise 213 milyon kWh, elektriklenmiş il sayısı ise 43'tür. 1933 yılında 2301 sayılı Kanun ile İller Bankası kuruldu.
1935 yılında, 2805 sayılı Kanun ile kurulan Etibank’ın 3 ana işlevinden biri elektrik işletmeciliği olarak düzenlenmiştir. Yine aynı yıl, 2804 sayılı Kanun ile Maden Tetkik Arama (MTA), 2819 sayılı Kanun ile Elektrik İşleri Etüd İdaresi (EİEİ) kurulmuşlardır. 1954 yılında Devlet Su İşleri (DSİ) kurulana kadar hidroelektrik tesis dahil tüm üretim ve dağıtım Etibank önderliğinde bu kuruluşların katkılarıyla yürütülmüş, küçük kapasiteli dizel ve hidrolik santraller ve birçok sanayi kuruluşunun ve belediyelerin işlettiği dizel santraller ile şehirlerin elektrik ihtiyaçları karşılanmaya çalışılmıştır.
1948 yılında, Silahtarağa Termik Santralı’ndan o güne en büyük tesis olan Zonguldak'daki Çatalağzı Termik Santralı devreye girmiş ve 1952 yılında 154 kV'luk bir Enerji nakil hattı ile İstanbul'a elektrik takviyesi yapılmıştır. Bu Enerji nakil hattı, ulusal enerji sisteminin de (Enterkonnekte sistem) başlangıcını oluşturmuştur.
1950'li yıllarda, Türkiye'nin kurulu gücü 407.8 MW, yıllık üretim ise 500 milyon kWh'a ulaşmıştır. 1956 yılında 3 önemli tesis ulusal elektrik sistemine bağlanmıştır. Bunlar; Adana yakınlarında Seyhan Barajı ve HES, Ankara yakınlarındaki Sarıyar barajı ve HES ile Kütahya yakınlarındaki Tunçbilek Termik Santralı'dır.
|
1952 yılında Çatalağzı Termik Santralı hangi ile elektrik takviyesi yapmıştır ? | [
{
"answer_start": 1424,
"text": "İstanbul"
}
] | Türkiye'de elektriğin tarihi | 10,369 | 1930'lu yıllara kadar Türkiye'deki elektrik çalışmaları, genelde yabancı işletmelerin elinde olan küçük yerel santraller ve onların beslediği birbirlerinden ayrı yerel dağıtım şebekelerinin işletilmesi şeklinde olmuştur. 1939 yılında yabancı şirketlere verilmiş olan bu imtiyazlar devletleştirilerek genellikle dağıtım hizmetleri belediyelere devredilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu 1923 yılında, kurulu güç 33 MW ve yıllık üretim 45 milyon KWh iken; 1935 yılına gelindiğinde, kurulu güç 126,2 MW, üretim ise 213 milyon kWh, elektriklenmiş il sayısı ise 43'tür. 1933 yılında 2301 sayılı Kanun ile İller Bankası kuruldu.
1935 yılında, 2805 sayılı Kanun ile kurulan Etibank’ın 3 ana işlevinden biri elektrik işletmeciliği olarak düzenlenmiştir. Yine aynı yıl, 2804 sayılı Kanun ile Maden Tetkik Arama (MTA), 2819 sayılı Kanun ile Elektrik İşleri Etüd İdaresi (EİEİ) kurulmuşlardır. 1954 yılında Devlet Su İşleri (DSİ) kurulana kadar hidroelektrik tesis dahil tüm üretim ve dağıtım Etibank önderliğinde bu kuruluşların katkılarıyla yürütülmüş, küçük kapasiteli dizel ve hidrolik santraller ve birçok sanayi kuruluşunun ve belediyelerin işlettiği dizel santraller ile şehirlerin elektrik ihtiyaçları karşılanmaya çalışılmıştır.
1948 yılında, Silahtarağa Termik Santralı’ndan o güne en büyük tesis olan Zonguldak'daki Çatalağzı Termik Santralı devreye girmiş ve 1952 yılında 154 kV'luk bir Enerji nakil hattı ile İstanbul'a elektrik takviyesi yapılmıştır. Bu Enerji nakil hattı, ulusal enerji sisteminin de (Enterkonnekte sistem) başlangıcını oluşturmuştur.
1950'li yıllarda, Türkiye'nin kurulu gücü 407.8 MW, yıllık üretim ise 500 milyon kWh'a ulaşmıştır. 1956 yılında 3 önemli tesis ulusal elektrik sistemine bağlanmıştır. Bunlar; Adana yakınlarında Seyhan Barajı ve HES, Ankara yakınlarındaki Sarıyar barajı ve HES ile Kütahya yakınlarındaki Tunçbilek Termik Santralı'dır.
|
1948 senesinde Zongundak'taki hangi santral çalışmaya başlamıştır ? | [
{
"answer_start": 1329,
"text": "Çatalağzı Termik Santralı"
}
] | Türkiye'de elektriğin tarihi | 10,370 | 1930'lu yıllara kadar Türkiye'deki elektrik çalışmaları, genelde yabancı işletmelerin elinde olan küçük yerel santraller ve onların beslediği birbirlerinden ayrı yerel dağıtım şebekelerinin işletilmesi şeklinde olmuştur. 1939 yılında yabancı şirketlere verilmiş olan bu imtiyazlar devletleştirilerek genellikle dağıtım hizmetleri belediyelere devredilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu 1923 yılında, kurulu güç 33 MW ve yıllık üretim 45 milyon KWh iken; 1935 yılına gelindiğinde, kurulu güç 126,2 MW, üretim ise 213 milyon kWh, elektriklenmiş il sayısı ise 43'tür. 1933 yılında 2301 sayılı Kanun ile İller Bankası kuruldu.
1935 yılında, 2805 sayılı Kanun ile kurulan Etibank’ın 3 ana işlevinden biri elektrik işletmeciliği olarak düzenlenmiştir. Yine aynı yıl, 2804 sayılı Kanun ile Maden Tetkik Arama (MTA), 2819 sayılı Kanun ile Elektrik İşleri Etüd İdaresi (EİEİ) kurulmuşlardır. 1954 yılında Devlet Su İşleri (DSİ) kurulana kadar hidroelektrik tesis dahil tüm üretim ve dağıtım Etibank önderliğinde bu kuruluşların katkılarıyla yürütülmüş, küçük kapasiteli dizel ve hidrolik santraller ve birçok sanayi kuruluşunun ve belediyelerin işlettiği dizel santraller ile şehirlerin elektrik ihtiyaçları karşılanmaya çalışılmıştır.
1948 yılında, Silahtarağa Termik Santralı’ndan o güne en büyük tesis olan Zonguldak'daki Çatalağzı Termik Santralı devreye girmiş ve 1952 yılında 154 kV'luk bir Enerji nakil hattı ile İstanbul'a elektrik takviyesi yapılmıştır. Bu Enerji nakil hattı, ulusal enerji sisteminin de (Enterkonnekte sistem) başlangıcını oluşturmuştur.
1950'li yıllarda, Türkiye'nin kurulu gücü 407.8 MW, yıllık üretim ise 500 milyon kWh'a ulaşmıştır. 1956 yılında 3 önemli tesis ulusal elektrik sistemine bağlanmıştır. Bunlar; Adana yakınlarında Seyhan Barajı ve HES, Ankara yakınlarındaki Sarıyar barajı ve HES ile Kütahya yakınlarındaki Tunçbilek Termik Santralı'dır.
|
1935 yılında üretim miktarı nedir ? | [
{
"answer_start": 519,
"text": "213 milyon kWh"
}
] | Türkiye'de elektriğin tarihi | 10,371 | 1930'lu yıllara kadar Türkiye'deki elektrik çalışmaları, genelde yabancı işletmelerin elinde olan küçük yerel santraller ve onların beslediği birbirlerinden ayrı yerel dağıtım şebekelerinin işletilmesi şeklinde olmuştur. 1939 yılında yabancı şirketlere verilmiş olan bu imtiyazlar devletleştirilerek genellikle dağıtım hizmetleri belediyelere devredilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu 1923 yılında, kurulu güç 33 MW ve yıllık üretim 45 milyon KWh iken; 1935 yılına gelindiğinde, kurulu güç 126,2 MW, üretim ise 213 milyon kWh, elektriklenmiş il sayısı ise 43'tür. 1933 yılında 2301 sayılı Kanun ile İller Bankası kuruldu.
1935 yılında, 2805 sayılı Kanun ile kurulan Etibank’ın 3 ana işlevinden biri elektrik işletmeciliği olarak düzenlenmiştir. Yine aynı yıl, 2804 sayılı Kanun ile Maden Tetkik Arama (MTA), 2819 sayılı Kanun ile Elektrik İşleri Etüd İdaresi (EİEİ) kurulmuşlardır. 1954 yılında Devlet Su İşleri (DSİ) kurulana kadar hidroelektrik tesis dahil tüm üretim ve dağıtım Etibank önderliğinde bu kuruluşların katkılarıyla yürütülmüş, küçük kapasiteli dizel ve hidrolik santraller ve birçok sanayi kuruluşunun ve belediyelerin işlettiği dizel santraller ile şehirlerin elektrik ihtiyaçları karşılanmaya çalışılmıştır.
1948 yılında, Silahtarağa Termik Santralı’ndan o güne en büyük tesis olan Zonguldak'daki Çatalağzı Termik Santralı devreye girmiş ve 1952 yılında 154 kV'luk bir Enerji nakil hattı ile İstanbul'a elektrik takviyesi yapılmıştır. Bu Enerji nakil hattı, ulusal enerji sisteminin de (Enterkonnekte sistem) başlangıcını oluşturmuştur.
1950'li yıllarda, Türkiye'nin kurulu gücü 407.8 MW, yıllık üretim ise 500 milyon kWh'a ulaşmıştır. 1956 yılında 3 önemli tesis ulusal elektrik sistemine bağlanmıştır. Bunlar; Adana yakınlarında Seyhan Barajı ve HES, Ankara yakınlarındaki Sarıyar barajı ve HES ile Kütahya yakınlarındaki Tunçbilek Termik Santralı'dır.
|
1939 senesinde devleştirilen imtiyazlardan çoğunlukla dağıtım hizmetleri hangi kurumlara verilmiştir ? | [
{
"answer_start": 330,
"text": "belediyeler"
}
] | Türkiye'de elektriğin tarihi | 10,372 | 1930'lu yıllara kadar Türkiye'deki elektrik çalışmaları, genelde yabancı işletmelerin elinde olan küçük yerel santraller ve onların beslediği birbirlerinden ayrı yerel dağıtım şebekelerinin işletilmesi şeklinde olmuştur. 1939 yılında yabancı şirketlere verilmiş olan bu imtiyazlar devletleştirilerek genellikle dağıtım hizmetleri belediyelere devredilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu 1923 yılında, kurulu güç 33 MW ve yıllık üretim 45 milyon KWh iken; 1935 yılına gelindiğinde, kurulu güç 126,2 MW, üretim ise 213 milyon kWh, elektriklenmiş il sayısı ise 43'tür. 1933 yılında 2301 sayılı Kanun ile İller Bankası kuruldu.
1935 yılında, 2805 sayılı Kanun ile kurulan Etibank’ın 3 ana işlevinden biri elektrik işletmeciliği olarak düzenlenmiştir. Yine aynı yıl, 2804 sayılı Kanun ile Maden Tetkik Arama (MTA), 2819 sayılı Kanun ile Elektrik İşleri Etüd İdaresi (EİEİ) kurulmuşlardır. 1954 yılında Devlet Su İşleri (DSİ) kurulana kadar hidroelektrik tesis dahil tüm üretim ve dağıtım Etibank önderliğinde bu kuruluşların katkılarıyla yürütülmüş, küçük kapasiteli dizel ve hidrolik santraller ve birçok sanayi kuruluşunun ve belediyelerin işlettiği dizel santraller ile şehirlerin elektrik ihtiyaçları karşılanmaya çalışılmıştır.
1948 yılında, Silahtarağa Termik Santralı’ndan o güne en büyük tesis olan Zonguldak'daki Çatalağzı Termik Santralı devreye girmiş ve 1952 yılında 154 kV'luk bir Enerji nakil hattı ile İstanbul'a elektrik takviyesi yapılmıştır. Bu Enerji nakil hattı, ulusal enerji sisteminin de (Enterkonnekte sistem) başlangıcını oluşturmuştur.
1950'li yıllarda, Türkiye'nin kurulu gücü 407.8 MW, yıllık üretim ise 500 milyon kWh'a ulaşmıştır. 1956 yılında 3 önemli tesis ulusal elektrik sistemine bağlanmıştır. Bunlar; Adana yakınlarında Seyhan Barajı ve HES, Ankara yakınlarındaki Sarıyar barajı ve HES ile Kütahya yakınlarındaki Tunçbilek Termik Santralı'dır.
|
4283 sayılı yasa Yap-İşlet modeline uygun olarak ne için yayınlanmıştır ? | [
{
"answer_start": 961,
"text": "yeni üretim tesislerinin yapımı için"
}
] | Türkiye'de elektriğin tarihi | 10,373 | 1984 yılında kabul edilen 3096 sayılı yasa ile TEK’in tekel statüsü kaldırılmış, yerli ve yabancı Sermaye Şirketlerine üretim tesisi kurmak ya da mevcut üretim ve dağıtım tesislerinin mülkiyeti TEK’da kalmak üzere işletme hakkı devralmak suretiyle faaliyette bulunma imkânı verilmiştir. 12 Ağustos 1993'te TEK; ikiye ayrılarak üretim ve iletimden sorumlu TEAŞ, dağıtımdan sorumlu TEDAŞ kurulmuştur.
Bu dönemde Yap-İşlet Devret (YİD) modeli ile kurulması kabul edilen üretim tesislerinin finansmanının teşebbüs sahiplerince sağlanması, üretilen tüm enerjinin TEK tarafından satın alınması benimsenmiştir. 3096 sayılı yasa ile Özel sektöre üretim, iletim, dağıtım ve ticaret yetkisi veren, Yap-işlet-Devret modeline, otoprodüktör (Kendi elektrik enerjisi ihtiyacını kendi ürettiği tesislerden sağlayan, ürettiği fazla enerjiyi kamuya satan sanayi kuruluşları) uygulamasına ve mevcut tesislerin işletme hakkı devirlerine imkân sağlanmıştır. 1996 yılında sadece yeni üretim tesislerinin yapımı için Yap-İşlet Modeli uygulamasına yönelik olarak 4283 sayılı yasa yayınlanmıştır. |
1996 yılında Yap-İşlet modeline yönelik hangi nolu yasa yayınlanmıştır ? | [
{
"answer_start": 1043,
"text": "4283 "
}
] | Türkiye'de elektriğin tarihi | 10,374 | 1984 yılında kabul edilen 3096 sayılı yasa ile TEK’in tekel statüsü kaldırılmış, yerli ve yabancı Sermaye Şirketlerine üretim tesisi kurmak ya da mevcut üretim ve dağıtım tesislerinin mülkiyeti TEK’da kalmak üzere işletme hakkı devralmak suretiyle faaliyette bulunma imkânı verilmiştir. 12 Ağustos 1993'te TEK; ikiye ayrılarak üretim ve iletimden sorumlu TEAŞ, dağıtımdan sorumlu TEDAŞ kurulmuştur.
Bu dönemde Yap-İşlet Devret (YİD) modeli ile kurulması kabul edilen üretim tesislerinin finansmanının teşebbüs sahiplerince sağlanması, üretilen tüm enerjinin TEK tarafından satın alınması benimsenmiştir. 3096 sayılı yasa ile Özel sektöre üretim, iletim, dağıtım ve ticaret yetkisi veren, Yap-işlet-Devret modeline, otoprodüktör (Kendi elektrik enerjisi ihtiyacını kendi ürettiği tesislerden sağlayan, ürettiği fazla enerjiyi kamuya satan sanayi kuruluşları) uygulamasına ve mevcut tesislerin işletme hakkı devirlerine imkân sağlanmıştır. 1996 yılında sadece yeni üretim tesislerinin yapımı için Yap-İşlet Modeli uygulamasına yönelik olarak 4283 sayılı yasa yayınlanmıştır. |
TEK'in 2ye ayrılmasıyla üretim ve iletimden sorumlu kurul hangisidir ? | [
{
"answer_start": 355,
"text": "TEAŞ"
}
] | Türkiye'de elektriğin tarihi | 10,375 | 1984 yılında kabul edilen 3096 sayılı yasa ile TEK’in tekel statüsü kaldırılmış, yerli ve yabancı Sermaye Şirketlerine üretim tesisi kurmak ya da mevcut üretim ve dağıtım tesislerinin mülkiyeti TEK’da kalmak üzere işletme hakkı devralmak suretiyle faaliyette bulunma imkânı verilmiştir. 12 Ağustos 1993'te TEK; ikiye ayrılarak üretim ve iletimden sorumlu TEAŞ, dağıtımdan sorumlu TEDAŞ kurulmuştur.
Bu dönemde Yap-İşlet Devret (YİD) modeli ile kurulması kabul edilen üretim tesislerinin finansmanının teşebbüs sahiplerince sağlanması, üretilen tüm enerjinin TEK tarafından satın alınması benimsenmiştir. 3096 sayılı yasa ile Özel sektöre üretim, iletim, dağıtım ve ticaret yetkisi veren, Yap-işlet-Devret modeline, otoprodüktör (Kendi elektrik enerjisi ihtiyacını kendi ürettiği tesislerden sağlayan, ürettiği fazla enerjiyi kamuya satan sanayi kuruluşları) uygulamasına ve mevcut tesislerin işletme hakkı devirlerine imkân sağlanmıştır. 1996 yılında sadece yeni üretim tesislerinin yapımı için Yap-İşlet Modeli uygulamasına yönelik olarak 4283 sayılı yasa yayınlanmıştır. |
12 Ağustos 1993te TEK'in 2 bölünmesiyle kurulan TEDAŞ hangi görevden sorumludur ? | [
{
"answer_start": 163,
"text": "dağıtım"
}
] | Türkiye'de elektriğin tarihi | 10,376 | 1984 yılında kabul edilen 3096 sayılı yasa ile TEK’in tekel statüsü kaldırılmış, yerli ve yabancı Sermaye Şirketlerine üretim tesisi kurmak ya da mevcut üretim ve dağıtım tesislerinin mülkiyeti TEK’da kalmak üzere işletme hakkı devralmak suretiyle faaliyette bulunma imkânı verilmiştir. 12 Ağustos 1993'te TEK; ikiye ayrılarak üretim ve iletimden sorumlu TEAŞ, dağıtımdan sorumlu TEDAŞ kurulmuştur.
Bu dönemde Yap-İşlet Devret (YİD) modeli ile kurulması kabul edilen üretim tesislerinin finansmanının teşebbüs sahiplerince sağlanması, üretilen tüm enerjinin TEK tarafından satın alınması benimsenmiştir. 3096 sayılı yasa ile Özel sektöre üretim, iletim, dağıtım ve ticaret yetkisi veren, Yap-işlet-Devret modeline, otoprodüktör (Kendi elektrik enerjisi ihtiyacını kendi ürettiği tesislerden sağlayan, ürettiği fazla enerjiyi kamuya satan sanayi kuruluşları) uygulamasına ve mevcut tesislerin işletme hakkı devirlerine imkân sağlanmıştır. 1996 yılında sadece yeni üretim tesislerinin yapımı için Yap-İşlet Modeli uygulamasına yönelik olarak 4283 sayılı yasa yayınlanmıştır. |
Piyasada faaliyet gösteren işletmelerin hangi kurum ile uyumlu çalışması gerekmektedir ? | [
{
"answer_start": 64,
"text": "Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu"
}
] | Türkiye'de elektriğin tarihi | 10,377 | 3 Mart 2001 tarihinde, 4628 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) oluşturulmuş olup piyasada faaliyet gösterecek olan işletmelerin bu kurum ve kurul ile uyumlu çalışması öngörülmüştür. Bu dönemde Türkiye Elektrik Üretim ve İletim Anonim Şirketi (TEAŞ) üçe bölünerek;
Türkiye Elektrik Üretim Anonim Şirketi (EÜAŞ)
Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketi (TETAŞ)
Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi (TEİAŞ) kurulmuşlardır. |
Büşra Ersanlı mesleği nedir? | [
{
"answer_start": 35,
"text": "Türk siyaset bilimci ve akademisyen"
}
] | Büşra Ersanlı | 10,378 | Büşra Ersanlı (d. 1950, İstanbul), Türk siyaset bilimci ve akademisyen. |
Büşra Ersanlı'nın tezi hangi isimle kitaplaşmıştır? | [
{
"answer_start": 285,
"text": "\"İktidar ve Tarih: Türkiye'de \"Resmi Tarih\" Tezinin Oluşumu (1929-1937)\" "
}
] | Büşra Ersanlı | 10,379 | Liseyi İstanbul Robert Kolej'de bitirdikten sonra Boğaziçi Üniversitesi'nde İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. Aynı üniversitede Siyaset Bilimi bölümünden yüksek lisans yaptı. Doktora tezini ise Şerif Mardin'le yazıp, tezi önce AFA yayınevi daha sonra İletişim Yayınları'ndan "İktidar ve Tarih: Türkiye'de "Resmi Tarih" Tezinin Oluşumu (1929-1937)" ismiyle kitaplaşmıştır. Orta Asya Türk dünyası uzmanı olan Prof.Dr. Büşra Ersanlı, 2010 yılına kadar Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Bölüm Başkanlığı yapmış, halen aynı bölümde öğretim üyesidir.
|
Büşra Ersanlı nerde bölüm başkanlığı yapmıştır? | [
{
"answer_start": 459,
"text": "Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Bölüm Başkanlığı"
}
] | Büşra Ersanlı | 10,380 | Liseyi İstanbul Robert Kolej'de bitirdikten sonra Boğaziçi Üniversitesi'nde İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. Aynı üniversitede Siyaset Bilimi bölümünden yüksek lisans yaptı. Doktora tezini ise Şerif Mardin'le yazıp, tezi önce AFA yayınevi daha sonra İletişim Yayınları'ndan "İktidar ve Tarih: Türkiye'de "Resmi Tarih" Tezinin Oluşumu (1929-1937)" ismiyle kitaplaşmıştır. Orta Asya Türk dünyası uzmanı olan Prof.Dr. Büşra Ersanlı, 2010 yılına kadar Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Bölüm Başkanlığı yapmış, halen aynı bölümde öğretim üyesidir.
|
Doktora tezini kim ile beraber yapmıştır? | [
{
"answer_start": 204,
"text": "Şerif Mardin"
}
] | Büşra Ersanlı | 10,381 | Liseyi İstanbul Robert Kolej'de bitirdikten sonra Boğaziçi Üniversitesi'nde İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. Aynı üniversitede Siyaset Bilimi bölümünden yüksek lisans yaptı. Doktora tezini ise Şerif Mardin'le yazıp, tezi önce AFA yayınevi daha sonra İletişim Yayınları'ndan "İktidar ve Tarih: Türkiye'de "Resmi Tarih" Tezinin Oluşumu (1929-1937)" ismiyle kitaplaşmıştır. Orta Asya Türk dünyası uzmanı olan Prof.Dr. Büşra Ersanlı, 2010 yılına kadar Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Bölüm Başkanlığı yapmış, halen aynı bölümde öğretim üyesidir.
|
Büşra Ersanlı Yüksek Lisansını hangi bölğmnden yapmıştır? | [
{
"answer_start": 138,
"text": "Siyaset Bilimi bölümünden"
}
] | Büşra Ersanlı | 10,382 | Liseyi İstanbul Robert Kolej'de bitirdikten sonra Boğaziçi Üniversitesi'nde İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. Aynı üniversitede Siyaset Bilimi bölümünden yüksek lisans yaptı. Doktora tezini ise Şerif Mardin'le yazıp, tezi önce AFA yayınevi daha sonra İletişim Yayınları'ndan "İktidar ve Tarih: Türkiye'de "Resmi Tarih" Tezinin Oluşumu (1929-1937)" ismiyle kitaplaşmıştır. Orta Asya Türk dünyası uzmanı olan Prof.Dr. Büşra Ersanlı, 2010 yılına kadar Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Bölüm Başkanlığı yapmış, halen aynı bölümde öğretim üyesidir.
|
Büşra Ersanlı hangi üniversiteyi bitirmiştir? | [
{
"answer_start": 49,
"text": " Boğaziçi Üniversitesi"
}
] | Büşra Ersanlı | 10,383 | Liseyi İstanbul Robert Kolej'de bitirdikten sonra Boğaziçi Üniversitesi'nde İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. Aynı üniversitede Siyaset Bilimi bölümünden yüksek lisans yaptı. Doktora tezini ise Şerif Mardin'le yazıp, tezi önce AFA yayınevi daha sonra İletişim Yayınları'ndan "İktidar ve Tarih: Türkiye'de "Resmi Tarih" Tezinin Oluşumu (1929-1937)" ismiyle kitaplaşmıştır. Orta Asya Türk dünyası uzmanı olan Prof.Dr. Büşra Ersanlı, 2010 yılına kadar Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Bölüm Başkanlığı yapmış, halen aynı bölümde öğretim üyesidir.
|
Büşra Ersanlı Liseyi nerede okumuştur ? | [
{
"answer_start": 7,
"text": "İstanbul Robert Kolej"
}
] | Büşra Ersanlı | 10,384 | Liseyi İstanbul Robert Kolej'de bitirdikten sonra Boğaziçi Üniversitesi'nde İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. Aynı üniversitede Siyaset Bilimi bölümünden yüksek lisans yaptı. Doktora tezini ise Şerif Mardin'le yazıp, tezi önce AFA yayınevi daha sonra İletişim Yayınları'ndan "İktidar ve Tarih: Türkiye'de "Resmi Tarih" Tezinin Oluşumu (1929-1937)" ismiyle kitaplaşmıştır. Orta Asya Türk dünyası uzmanı olan Prof.Dr. Büşra Ersanlı, 2010 yılına kadar Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Bölüm Başkanlığı yapmış, halen aynı bölümde öğretim üyesidir.
|
Büşra Ersanlı nezaman ve hangi kapsamda serbest bırakılmıştır? | [
{
"answer_start": 832,
"text": "13 Temmuz 2012 günü 3. yargı Paketi kapsamında"
}
] | Büşra Ersanlı | 10,385 | Kürt açılımını destekleyerek Kürt sorununun demokratik yollardan çözüme ulaştırılması gerektiğini savunmuş, bu çerçevede barışçıl ve siyasi çerçevede sorunun çözülmesi için BDP Siyaset Akademisi'nde dersler vermiş ve BDP parti meclisine demokratik bir anayasa taslağı hazırlanması çalışmaları çerçevesinde destek vermiştir. Ersanlı, Kasım 2011 de KCK davası kapsamında "örgüt üyeliği ve örgüt yöneticisi" olduğu iddiasıyla tutuklanmış ve 9 ay cezaevinde kalmıştır. Türk basınında kendisi lehine büyük bir kamuoyu oluşmuş, Uluslararası Basın ve Kamuoyu da Ersanlı'nın tutuklanmasını şiddetle eleştirmiştir. Dönemin Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 11 Temmuz 2012 günü Milliyet gazetesine verdiği demeçte Büşra Ersanlı'nın terörist olduğuna inanmadığını söyleyerek hükümet adına Ersanlı'ya dışarıdan destek vermiştir. Büşra Ersanlı 13 Temmuz 2012 günü 3. yargı Paketi kapsamında tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştır.
|
Dönemin Dış İşleri Bakanının Büşra Ersanlı'nın tutuklanmasına nasıl tepki vermiştir? | [
{
"answer_start": 705,
"text": "Büşra Ersanlı'nın terörist olduğuna inanmadığını söyleyerek hükümet adına Ersanlı'ya dışarıdan destek vermiştir"
}
] | Büşra Ersanlı | 10,386 | Kürt açılımını destekleyerek Kürt sorununun demokratik yollardan çözüme ulaştırılması gerektiğini savunmuş, bu çerçevede barışçıl ve siyasi çerçevede sorunun çözülmesi için BDP Siyaset Akademisi'nde dersler vermiş ve BDP parti meclisine demokratik bir anayasa taslağı hazırlanması çalışmaları çerçevesinde destek vermiştir. Ersanlı, Kasım 2011 de KCK davası kapsamında "örgüt üyeliği ve örgüt yöneticisi" olduğu iddiasıyla tutuklanmış ve 9 ay cezaevinde kalmıştır. Türk basınında kendisi lehine büyük bir kamuoyu oluşmuş, Uluslararası Basın ve Kamuoyu da Ersanlı'nın tutuklanmasını şiddetle eleştirmiştir. Dönemin Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 11 Temmuz 2012 günü Milliyet gazetesine verdiği demeçte Büşra Ersanlı'nın terörist olduğuna inanmadığını söyleyerek hükümet adına Ersanlı'ya dışarıdan destek vermiştir. Büşra Ersanlı 13 Temmuz 2012 günü 3. yargı Paketi kapsamında tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştır.
|
Büşra Ersanlının tutuklanmasına türkiye ve uluslararası basın nasıl tepki vermiştir? | [
{
"answer_start": 464,
"text": " Türk basınında kendisi lehine büyük bir kamuoyu oluşmuş, Uluslararası Basın ve Kamuoyu da Ersanlı'nın tutuklanmasını şiddetle eleştirmiştir."
}
] | Büşra Ersanlı | 10,387 | Kürt açılımını destekleyerek Kürt sorununun demokratik yollardan çözüme ulaştırılması gerektiğini savunmuş, bu çerçevede barışçıl ve siyasi çerçevede sorunun çözülmesi için BDP Siyaset Akademisi'nde dersler vermiş ve BDP parti meclisine demokratik bir anayasa taslağı hazırlanması çalışmaları çerçevesinde destek vermiştir. Ersanlı, Kasım 2011 de KCK davası kapsamında "örgüt üyeliği ve örgüt yöneticisi" olduğu iddiasıyla tutuklanmış ve 9 ay cezaevinde kalmıştır. Türk basınında kendisi lehine büyük bir kamuoyu oluşmuş, Uluslararası Basın ve Kamuoyu da Ersanlı'nın tutuklanmasını şiddetle eleştirmiştir. Dönemin Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 11 Temmuz 2012 günü Milliyet gazetesine verdiği demeçte Büşra Ersanlı'nın terörist olduğuna inanmadığını söyleyerek hükümet adına Ersanlı'ya dışarıdan destek vermiştir. Büşra Ersanlı 13 Temmuz 2012 günü 3. yargı Paketi kapsamında tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştır.
|
Büşra Ersanlı kaç ay tutuklu kalmıştır? | [
{
"answer_start": 437,
"text": " 9 ay "
}
] | Büşra Ersanlı | 10,388 | Kürt açılımını destekleyerek Kürt sorununun demokratik yollardan çözüme ulaştırılması gerektiğini savunmuş, bu çerçevede barışçıl ve siyasi çerçevede sorunun çözülmesi için BDP Siyaset Akademisi'nde dersler vermiş ve BDP parti meclisine demokratik bir anayasa taslağı hazırlanması çalışmaları çerçevesinde destek vermiştir. Ersanlı, Kasım 2011 de KCK davası kapsamında "örgüt üyeliği ve örgüt yöneticisi" olduğu iddiasıyla tutuklanmış ve 9 ay cezaevinde kalmıştır. Türk basınında kendisi lehine büyük bir kamuoyu oluşmuş, Uluslararası Basın ve Kamuoyu da Ersanlı'nın tutuklanmasını şiddetle eleştirmiştir. Dönemin Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 11 Temmuz 2012 günü Milliyet gazetesine verdiği demeçte Büşra Ersanlı'nın terörist olduğuna inanmadığını söyleyerek hükümet adına Ersanlı'ya dışarıdan destek vermiştir. Büşra Ersanlı 13 Temmuz 2012 günü 3. yargı Paketi kapsamında tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştır.
|
Büşra Ersanlı hangi dava kapmasında ve hangi suçtan ötürü tutuklanmıştır? | [
{
"answer_start": 347,
"text": "KCK davası kapsamında \"örgüt üyeliği ve örgüt yöneticisi\""
}
] | Büşra Ersanlı | 10,389 | Kürt açılımını destekleyerek Kürt sorununun demokratik yollardan çözüme ulaştırılması gerektiğini savunmuş, bu çerçevede barışçıl ve siyasi çerçevede sorunun çözülmesi için BDP Siyaset Akademisi'nde dersler vermiş ve BDP parti meclisine demokratik bir anayasa taslağı hazırlanması çalışmaları çerçevesinde destek vermiştir. Ersanlı, Kasım 2011 de KCK davası kapsamında "örgüt üyeliği ve örgüt yöneticisi" olduğu iddiasıyla tutuklanmış ve 9 ay cezaevinde kalmıştır. Türk basınında kendisi lehine büyük bir kamuoyu oluşmuş, Uluslararası Basın ve Kamuoyu da Ersanlı'nın tutuklanmasını şiddetle eleştirmiştir. Dönemin Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 11 Temmuz 2012 günü Milliyet gazetesine verdiği demeçte Büşra Ersanlı'nın terörist olduğuna inanmadığını söyleyerek hükümet adına Ersanlı'ya dışarıdan destek vermiştir. Büşra Ersanlı 13 Temmuz 2012 günü 3. yargı Paketi kapsamında tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştır.
|
Büşra Ersanlı kürt sorunun çözülmesi için neler yapmıştır? | [
{
"answer_start": 216,
"text": " BDP parti meclisine demokratik bir anayasa taslağı hazırlanması çalışmaları çerçevesinde destek vermiştir"
}
] | Büşra Ersanlı | 10,390 | Kürt açılımını destekleyerek Kürt sorununun demokratik yollardan çözüme ulaştırılması gerektiğini savunmuş, bu çerçevede barışçıl ve siyasi çerçevede sorunun çözülmesi için BDP Siyaset Akademisi'nde dersler vermiş ve BDP parti meclisine demokratik bir anayasa taslağı hazırlanması çalışmaları çerçevesinde destek vermiştir. Ersanlı, Kasım 2011 de KCK davası kapsamında "örgüt üyeliği ve örgüt yöneticisi" olduğu iddiasıyla tutuklanmış ve 9 ay cezaevinde kalmıştır. Türk basınında kendisi lehine büyük bir kamuoyu oluşmuş, Uluslararası Basın ve Kamuoyu da Ersanlı'nın tutuklanmasını şiddetle eleştirmiştir. Dönemin Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 11 Temmuz 2012 günü Milliyet gazetesine verdiği demeçte Büşra Ersanlı'nın terörist olduğuna inanmadığını söyleyerek hükümet adına Ersanlı'ya dışarıdan destek vermiştir. Büşra Ersanlı 13 Temmuz 2012 günü 3. yargı Paketi kapsamında tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştır.
|
Büşra Ersanlı’nın mesleği nedir? | [
{
"answer_start": 35,
"text": "Türk siyaset bilimci ve akademisyen"
}
] | Büşra Ersanlı | 10,391 | Büşra Ersanlı (d. 1950, İstanbul), Türk siyaset bilimci ve akademisyen. |
Büşra Ersanlı nerede doğmuştur? | [
{
"answer_start": 24,
"text": "İstanbul"
}
] | Büşra Ersanlı | 10,392 | Büşra Ersanlı (d. 1950, İstanbul), Türk siyaset bilimci ve akademisyen. |
Büşra Ersanlı ne zaman doğmuştur? | [
{
"answer_start": 18,
"text": "1950"
}
] | Büşra Ersanlı | 10,393 | Büşra Ersanlı (d. 1950, İstanbul), Türk siyaset bilimci ve akademisyen. |
Büşra Ersanlı hangi üniversitede çalışmaktadır? | [
{
"answer_start": 459,
"text": "Marmara Üniversitesi "
}
] | Büşra Ersanlı | 10,394 | Liseyi İstanbul Robert Kolej'de bitirdikten sonra Boğaziçi Üniversitesi'nde İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. Aynı üniversitede Siyaset Bilimi bölümünden yüksek lisans yaptı. Doktora tezini ise Şerif Mardin'le yazıp, tezi önce AFA yayınevi daha sonra İletişim Yayınları'ndan "İktidar ve Tarih: Türkiye'de "Resmi Tarih" Tezinin Oluşumu (1929-1937)" ismiyle kitaplaşmıştır. Orta Asya Türk dünyası uzmanı olan Prof.Dr. Büşra Ersanlı, 2010 yılına kadar Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Bölüm Başkanlığı yapmış, halen aynı bölümde öğretim üyesidir. |
Büşra Ersanlı’nın uzmanlık alanı nedir? | [
{
"answer_start": 382,
"text": "Orta Asya Türk dünyası"
}
] | Büşra Ersanlı | 10,395 | Liseyi İstanbul Robert Kolej'de bitirdikten sonra Boğaziçi Üniversitesi'nde İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. Aynı üniversitede Siyaset Bilimi bölümünden yüksek lisans yaptı. Doktora tezini ise Şerif Mardin'le yazıp, tezi önce AFA yayınevi daha sonra İletişim Yayınları'ndan "İktidar ve Tarih: Türkiye'de "Resmi Tarih" Tezinin Oluşumu (1929-1937)" ismiyle kitaplaşmıştır. Orta Asya Türk dünyası uzmanı olan Prof.Dr. Büşra Ersanlı, 2010 yılına kadar Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Bölüm Başkanlığı yapmış, halen aynı bölümde öğretim üyesidir. |
Büşra Ersanlı’nın doktora tezi hangi yayınevlerince yayınlanmıştır? | [
{
"answer_start": 232,
"text": "önce AFA yayınevi daha sonra İletişim Yayınları"
}
] | Büşra Ersanlı | 10,396 | Liseyi İstanbul Robert Kolej'de bitirdikten sonra Boğaziçi Üniversitesi'nde İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. Aynı üniversitede Siyaset Bilimi bölümünden yüksek lisans yaptı. Doktora tezini ise Şerif Mardin'le yazıp, tezi önce AFA yayınevi daha sonra İletişim Yayınları'ndan "İktidar ve Tarih: Türkiye'de "Resmi Tarih" Tezinin Oluşumu (1929-1937)" ismiyle kitaplaşmıştır. Orta Asya Türk dünyası uzmanı olan Prof.Dr. Büşra Ersanlı, 2010 yılına kadar Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Bölüm Başkanlığı yapmış, halen aynı bölümde öğretim üyesidir. |
Büşra Ersanlı’nın doktora tezinin adı nedir? | [
{
"answer_start": 286,
"text": "İktidar ve Tarih: Türkiye'de \"Resmi Tarih\" Tezinin Oluşumu (1929-1937)"
}
] | Büşra Ersanlı | 10,397 | Liseyi İstanbul Robert Kolej'de bitirdikten sonra Boğaziçi Üniversitesi'nde İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. Aynı üniversitede Siyaset Bilimi bölümünden yüksek lisans yaptı. Doktora tezini ise Şerif Mardin'le yazıp, tezi önce AFA yayınevi daha sonra İletişim Yayınları'ndan "İktidar ve Tarih: Türkiye'de "Resmi Tarih" Tezinin Oluşumu (1929-1937)" ismiyle kitaplaşmıştır. Orta Asya Türk dünyası uzmanı olan Prof.Dr. Büşra Ersanlı, 2010 yılına kadar Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Bölüm Başkanlığı yapmış, halen aynı bölümde öğretim üyesidir. |
Büşra Ersanlı’nın doktora tez danışmanı kimdir? | [
{
"answer_start": 204,
"text": "Şerif Mardin"
}
] | Büşra Ersanlı | 10,398 | Liseyi İstanbul Robert Kolej'de bitirdikten sonra Boğaziçi Üniversitesi'nde İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. Aynı üniversitede Siyaset Bilimi bölümünden yüksek lisans yaptı. Doktora tezini ise Şerif Mardin'le yazıp, tezi önce AFA yayınevi daha sonra İletişim Yayınları'ndan "İktidar ve Tarih: Türkiye'de "Resmi Tarih" Tezinin Oluşumu (1929-1937)" ismiyle kitaplaşmıştır. Orta Asya Türk dünyası uzmanı olan Prof.Dr. Büşra Ersanlı, 2010 yılına kadar Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Bölüm Başkanlığı yapmış, halen aynı bölümde öğretim üyesidir. |
Büşra Ersanlı yüksek lisans eğitimini ne üzerine tamamlamıştır? | [
{
"answer_start": 138,
"text": "Siyaset Bilimi"
}
] | Büşra Ersanlı | 10,399 | Liseyi İstanbul Robert Kolej'de bitirdikten sonra Boğaziçi Üniversitesi'nde İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. Aynı üniversitede Siyaset Bilimi bölümünden yüksek lisans yaptı. Doktora tezini ise Şerif Mardin'le yazıp, tezi önce AFA yayınevi daha sonra İletişim Yayınları'ndan "İktidar ve Tarih: Türkiye'de "Resmi Tarih" Tezinin Oluşumu (1929-1937)" ismiyle kitaplaşmıştır. Orta Asya Türk dünyası uzmanı olan Prof.Dr. Büşra Ersanlı, 2010 yılına kadar Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Bölüm Başkanlığı yapmış, halen aynı bölümde öğretim üyesidir. |